Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Çetao Nadir Yağan
Abhazya’dır Yine Sözlerim
25 Eylül 2010 Cumartesi Saat 20:17

Türkiye’de doğup büyüyen kimileri için  doksanlı yıllar öncelikle   insanların hayatına  Kürt realitesinin daha bir girdiği, Körfez Savaşı’nın patlak verdiği, TRT yıllarından özel kanal yıllarına geçildiği ve bu kanallar uyku ilacı görevi gördüğü, televole kültürü, popçular ve topçuların mantar gibi çoğaldığı, Özal ile birlikte köşeyi dönme olgusunun uğruna her şey feda edilebilecek tek amaç olarak zihinlere yerleştiği, ülkenin  bir sürü krize girdiği, bir sürü krizden çıktığı yıllardı .

Bizler içinse daha çok Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nun dağıldığı, yeni ülkelerin kurulduğu, siyasetlerini bu blokların varlığı üzerine kuran  tüm sağ ve sol cenah Çerkeslerin şaşkınlığa düştüğü, vatana dönüş kapılarının aralandığı, Gürcistan’ın Abhazya’yı işgal ettiği, tüm Kafkas diasporasının  Abhazya direnişiyle soluk alıp verdiği, Vladıslav Ardzınba liderliğindeki kendi küçük, yüreği büyük Abhazya’nın işgalci Gürcistan’ı  dize getirdiği yıllardı.

Sindirilmişlik içinde hareketsiz yatan ölü mü yoksa ısıyla kendine gelebilecek ertelenmiş bir hayatiyet içinde mi olduğu bilinmeyen TR’deki Kafkas halkları silkinmiş ayağa kalkmıştı. Abaza, Adıge, Çeçen tüm Kafkasyalılar yardıma dört elle sarılmış, derneklerde komiteler kuruluyor, Abhazya’ya giden gönüllülerin haberleriyle ortalık çalkalanıyordu. Abhazya’nın Gürcü işgalcileri bozguna uğratması ve akabinde  özgür ve bağımsız olma ihtimali, yurtlarını ve nüfusunun çoğunu sürgünde kaybetmiş Kafkas halklarının özgür  geleceğine dair umutlarımızı canlandırıyordu..

Diasporada yüz yılı aşkın zamanda köprülerin altından akan boz bulanık sular duruluyor, bir bilinç sıçraması yaşanıyordu. O yıllar, Abhazya direnişinin,  tüm dünya Abazalarının, Adıgelerinin olduğu gibi Türkiye Abazalarının ve Adıgelerinin daha geniş bir tanımla yurtlarından koparılmış ve yok oluş batağındaki tüm Kafkas diasporasının özgüvenini yükselttiği yıllardı.

“Kuzey Kafkasya halklarının birlikte uluslaşmaları için yeni bir fırsat doğmuştu. Dağlı Halkları Konfederasyonu bütün Kuzey Kafkasya Halklarını kucaklama iddiasındaydı. Önümüzdeki yıllarda Konfederasyonun politik ve eylem gücüne sahip bir örgütlenmeye dönüşemeyeceğini, birlikte ulus olma yolunda bütün Kuzey Kafkasya halklarından ortak bir irade ortaya çıkmayacağını, herkesin kendi yolunda yürüyeceğini” henüz bilmiyorduk. Avusturya işçi marşında söylendiği gibi dil farkı, din farkı bilmezdik sanki doğmuştuk bir anadan”. Babamız Nartlar, yurdumuz tüm Kuzey Kafkasya idi bizim.

Abhazya savaşı benim kuşağıma yaşamanın sadece direnmek olmadığını aynı zamanda davranmak olduğunu da öğretmişti..Hayatını halkının  var olma  mücadelesine koşulsuz, ikirciksiz sunacaklar ile sunamayacakların olabileceğini ve bu kararın  her bireyin kendi iradesi ve iç tartışması ile belirlenmesi gerektiğini önümüze koymuştu .Bu iç tartışma aynı zamanda bizim kuşağımızda  geride kalan   bir kısım  bireyleri kendini değerlendirme, kişilik dönüşümü ve iç hesaplaşma gibi önemli alanlara da götürdü. 

O yıllar ardında; geride beş binden fazla şehit, binlerce yaralı, oğullarını yitiren analar, arkasında oyuncaklarını bırakan çocuklar, duvarları yıkılmış evler, kitapları tahrip edilmiş kütüphaneler, ayakları kalmış köprüler, hala mayınlarla dolu ormanlar, rehabilitasyona muhtaç insanlar, işşizlik, yedikleri yemeği bitirmeye fırsat bulamadan varını yoğunu bırakıp gitmek zorunda kalmış mülteciler, ekolojik dengesi ve altyapısı büyük ölçüde bozulmuş bir Abhazya bıraktı. 

Abhazya bugünlerde yani 30 Eylül’de bağımsızlığın 17.yılını kutlamaya hazırlanıyor.

30 Eylül 1993, kardeş Abhaz halkının Gürcü işgalcilere nihai darbeyi vurduğu, kaderini kanı pahasına değiştirdiği çok önemli bir gündür.

Bugün Abhazya şehitlerini, Kafkas halkları arasında yakın tarihte yaşanmış bu eşsiz dayanışma ve yardımlaşmayı anma günü, yüz yirmi bin nüfuslu Abhaz halkının kendilerinden kat kat güçlü işgalci Gürcü birliklerini nasıl durdurduğunu, savaşı nasıl kazandığını yeniden hatırlama günüdür. Dünya tarihindeki en haklı savaşlardan birinin kazanıldığı bir gündür bugün.

17 yıl önce Abhazlara onurlu ve özgür bir yaşam kazandıran “Ayayra” mucizesinin kahramanları Tsıba Efkan, Abağba Bahadır, Kozba Vedat, Yeğoj Hanefi, Argun Zafer ve onlar gibi şehit-gazi olmuş tüm gönüllü savaşçıları hatırlama günüdür aynı zamanda.

İmdat, Cezmi, Necmi, Zahit, Alper, Yavuz, Hacarat, Yavuz, Erkan, Mehmet, Muharrem,Tayfun, Birgül, Olcay, Erhan, Tarık,  Hacarat, Sedat, Yusuf, Ersin, Okan, Sacit, Esef, Ünal, Sırsır(Turhan), Hıcabi, Nasır, Soner, Kayhan,İbrahim, Aslan, Ahmet, Orhan,  Şendoğan, Arda, Özcan, Ali , Janberk, Önder, Yeşim, Özlem ve burada adını sayamadığım Çeçenler ve tabii ki  Abhazya’nın yerli evlatları daha yüzlerce gazi, hepsi vatan sevgisinin, halklarımızın kardeşliğinin  anıtlaşan kahramanlarıdır.

Onlar temsil ettikleri değerler ve soylu idealleri ile anlamlı bir  direnişin, dayanışmanın, zalim karşısında boyun eğmemenin, birbirine  bağlılığın, Abaza halkının tarih sahnesinde var olma mücadelesinin, Kafkasya’nın yerli halkları arasındaki dostluk ve dayanışmanın, onur ve umudun abidesidirler.

Onlar için ne söylesek azdır ama herşeyden önce onlar atalarının mücadele gücünü ve onlardan bize geçen direniş potansiyelini iyi bilen insanların en başında geliyorlardı. İnsanın dünyada sınırlı bir varlığı olduğunu, bu varlığın gerektiğinde halkının, haksızlığın emrine sunulduğu zaman bir anlamı olduğunu çok iyi biliyorlardı. Yaşam hakkı kısıtlanmışsa yoksa onu kazanmak gerekirdi. Buna giden yol ateşten geçiyorsa, hayat veren ellere silah tutmak düşebilirdi. Her silah tutana bir de namlu çevrilmiştir ve namlu ucunda yaşamayı kabullenmek elbette ki yüreklilikti.

Onlar, öz ile söz arasındaki diyalektik bağ; Abazaların yok oluşa doğru gidişatı değiştirebilecek cesarete sahip olduğunun ve bu yolda yalnız bırakılmayacaklarının fırtınalar yaratan sesiydi.

İnançları en yok edici silahlardan daha güçlüydü. Kimi kalplerindeki büyük halk ve vatan sevgisiyle kimi cesaretin ateşiyle kimi kardeşine yardım etmenin şevkiyle işgalci dalgalarına sıradağ oldular, Abhaz halkının kararan ufuklarına güneş olup doğdular.  

Arkadaşlarımız, oğullarımız, kızlarımız, kardeşlerimizdiler. Onlar, umudumuz, yüz akımız, onurumuz ve gülüşümüz, savaşlarla yok edilememiş ulusal kimliğimizdiler.

Bugün onları hatırlamak Abhazya yurttaşlarının, dostlarının vefa borcudur. Abhazya’nın varlığını korumak için mücadele gücü bulmaktır. Dünyanın heryerindeki emperyalist boyunduruğa, sömürgeci esarete isyan etmektir. Halklarımızın onurunu yükseklere kaldırmak; sayıca küçük halkların yaşam hakkını insanlaştırmaktır. 

Değişik ülkelerden, farklı siyasi görüşlerden, değişik ekonomik tabanlardan değişik etnisitelerden gelen bu kardeşlerimizi ölümün üzerine korkusuzca götüren neydi, hangi gerekçelerdi?

Hangi amaç, hangi idealler, hangi siyasal çizgi, hangi mecburiyet ya da dünya görüşü onları ölümün üzerine yürüttü?

Bahadır'ı, fedakarlık, vatana karşı sorumluluk, ulusların kendi kaderini tayin hakkına inancı, bağımsızlık, özgürlük idealleri ve kavramları dışında anlamak, anlatmak ve anmak mümkün mü?

Efkan'ı gencecik yaşında yola çıkan ilk grupla hiç görmediği vatanına götüren 14 Ağustos'ta başlayan direniş kıvılcımı, işgal edilmek istenen vatanı ve imha edilmek istenen kültürünün kurtuluş umutlarını ateşleme çağrısı değildiyse neydi?

Hanefi'nin, Mehmet`in, Aslan’ın, Zahit’in, Muharrem’in, Janberk’in, Turhan’ın, Ünal’ın katılımı Adıge-Abaza halklarının kardeşliğinin, gerektiğinde dayanışma ve yardımlaşma içinde olabildiklerinin sembolü değil miydi? 

Diaspora şehitleri ve gazilerinin denizleri, dağları, yüz yılı aşkın zaman sürecini bile aşan Abhazya sevgileri, ateşleri insanımızın başka topraklarda yok olmadığını, vatanlarını savunmayı unutmadıklarını, özgürlük ve bağımsızlık ideallerini yaşattığını ve bu ideallerin dönülmezliğini anlatmıyor muydu? İdeolojik çizgilerinin farklılığı hakkında söyleyebileceklerimiz ne olursa olsun; onlar, dünyada neo-liberalizmin, reformizmin yükselen değer haline gelmeye başladığı zamanlarda, halklarının, ülkelerinin kurtuluşu davasına, atalarından kendilerine kalmış tarihi mirasa yürekten bağlıydılar. 

Bunca yıl sonra Abaza halkına düşen onların uğruna yaşamlarını feda edecek kadar yüksek değer verdikleri Abhazya’ya günün şartlarına göre sahip çıkmak; onurla taşıdıkları bağımsızlık, özgürlük bayraklarını gelecek nesillere dek taşımak ve bu ilerleyişi kesintisiz sürdürerek aziz hatıralarını yere düşürmemektir.

Efkanlar, Bahadırlar, Vedatlar, Hanefiler, Zaferler tüm Abhazya şehitleri, bugünün Abhazyasını aydınlatan birer meşaledirler. Samimi, cesur, fedakâr, onurlu ve ilkeli tavırları uluslaşma yoluna girmiş bağımsız Abhazya’nın her zaman mücadele ve yaşam bayrağıdır.

Abhazya'nın işgalden kurtuluşunun 17.yılı, tüm dünya Abazalarına ve başta Adıge halkı olmak üzere kardeş halklara kutlu olsun!


Bu yazı toplam 2851 defa okundu.





Bu yazıya yorum eklenmemiştir.
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net