Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Açumıj Hilmi
Karadeniz Boyasını Çoktan Aldı
13 Aralık 2010 Pazartesi Saat 18:38

Bir vatanda bir ortak gelecek duygusu bizi, biz yapan şey. 

Başka bir ülkede, başka bir yerde, başka bir şekilde yaşamak isteyen, bunu dile getiren ve bunun gereği olarak örgütlerimiz şekillenmeli diyenler de var.

Bizim ülkemizin, vatanımızın-Çerkesya’nın insanı olmayı, geleceğine koymayanlar, gelecek için bu kaygıya sahip olmayanlar da var.

Elbette, olabilir. 

***

Çerkesya Yurtseveri demek, vatanını, ulusunu, dilini, kültürünü, dinini, gecesini, gündüzünü, geçmişini-geleceğini Çerkesya’ya bağlayan ve Çerkesya için düşünen kimse demektir.

Geleceğini Çerkesya ile bağdaştırmayan, kendisini ve gelecek nesillerini Çerkesya için kurgulamayanlar da var.

Geleceğini Türkiye’de kurgulamak isteyenler ise doğal olarak entegrasyondan bahsediyorlar.

Evet, Türkiye’ye, Ürdün’e, İsrail’e, Almanya’ya vb. entegre olup kaynaşmak isteyen şahıslar, buyursun kaynaşsınlar.

Benim-bizim, onlara, birey olarak bu seçimlerinden dolayı karışma hakkımız yok.

Ama ulusumuzun bir kısmını Çerkesya dışında bir yerlere entegre edip kaynaştırmak isteyen herkese ben şahsım adına sonuna kadar karşı çıkıyorum.

***

Çerkes kimliği, vatanda-Çerkesya’da Adıgeleri, vatan dışında ise herkesi kapsar, diasporada en geniş kapsama ulaşmalıyız diyenlerde var.

Hayır, böyle bir şey söz konusu bile değil. 

Gelecek kurgusunda, kendisi ve kendinden sonraki nesiller için de Çerkesya’yı özneleştiremeyen insanların söylemleri, beni-bizi Çerkesya’yı kendine vatan kabul edenleri hiç bir şekilde yönlendiremez.

***

Benim-bizim ulus anlayışımızın öznesi de, yüklemi de, zarfı da ve hatta herşeyi Çerkesya ile ilintilidir.  Bunların yerine başka bir şeyleri koyan her türlü görüş, o başka şeylerin hizmetindedir. 

Öznesi Türkiye, Türkiyelilik, Düzce, Adapazarı, Uzunyayla olan her türlü hareket Türkiye, Türkiyelilik, Düzce, Adapazarı, Uzunyayla içindir. 

Öznesi Çerkesya olan her türlü harekette Çerkesya içindir, Çerkesler içindir.

***

Bazıları der ki; vatandaki Çerkes ve Çerkesya anlayışı ile bizim anlayışımız örtüşmüyor.

Hayır, böyle bir şey mümkün değil. Çerkeslerin bir vatanı vardır ve bu vatanın adı Çerkesya’dır. Dünyanın neresinde olursa olsun kendi vatanı olarak Çerkesya’yı gören herkes aynıdır. 

Türkiye’de, Türkiyeli olmayı seçen veya başka bir deyişle kendi vatanı olarak Çerkesya’yı görmeyen bazılarının şimdilerde geliştirmeye çalıştığı “kavramların değişkenliği üzerine olan teorileri” mümkünatı olan bir şey değildir. 

Karadeniz’in ortasını boyamaya çalışmak gibi bir şeydir.

Bu boyanan çizginin kuzeyine geçen, Abaza’nın yurdu Abhazya, Çerkesin yurdu Çerkesya, Çeçenin yurdu Çeçenya’dır, ama güneyine geçince bu Abaza, Çerkes, Çeçen bambaşka bir şey olur, bambaşka bir karışımdır, yurdunu bambaşka bir şekilde ifade etmelidir demek doğru değildir.

Karadeniz boyasını çoktan aldı. Boşuna uğraşmanın anlamı yok. 

***

Vatan Çerkesya’dır. Bunu değiştirmeye veya çarpıtmaya çalışmanın da hiç bir anlamı yoktur.

Kendine vatan olarak bambaşka bir yeri seçen, geleceği için bu yere bağlı olan birisinin ise Çerkesya ve Çerkeslerin geleceği hakkında söz söyleme yetkisi yoktur. 

O, sadece kendisi gibi düşünen, kendisinin seçtiği vatanı, geleceği benimseyenlerle birlikte hareket etme özgürlüğüne sahiptir ve bu hareketleri ile Çerkes ulusunun Çerkesya’nın geleceğini tayin edecek hareketlere katılmasına müsaade edilemez ve söylemleri kabul görmez.

Tüm Türkiye’de yaşayan Çerkesya kökenli insanların Çerkesya dışında bir yeri vatan seçmeleri benimsemeleri Çerkes ve Çerkesya hareketinin bu yönde olmasını sağlayamaz. 

Sadece, istedikleri sonuca ulaşırlarsa, benim-bizim “Çerkes ulusunun Türkiye’ye düşen kısmı yok oldu, asimile oldu veya o seçtikleri enteresan şey ne ise, O oldu, O’laştı.” diyerek üzülmemize sebep olur.

Oldurmaya çalıştıkları bu enteresan şeye Çerkesya davası dememiz mümkün değildir.

Bu nedenle Çerkesya ve Çerkes ulusunun çıkarları dışında başka bir şeyi çıkar edinenlerin, Çerkesya ve Çerkes ulusu için oluşturulmuş yapılarda etkin olmaya çalışmalarını hoş karşılamamız da mümkün değildir...

İşte Türkiye’de başlayan harekette sadece bu. Kendini Çerkes ve Çerkesya dışında tanımlayanların, Çerkes ve Çerkesya çıkarları için oluşturulmuş kurumlarda etkin olmalarının önüne geçme çalışmasıdır...


Bu yazı toplam 3618 defa okundu.





Açumıj Hilmi

Yukarıdaki yazıyı kaleme alırken ayrıntılara boğulmadan, kısaca ben özellikle kendi düşüncelerimi, genelde ise Çerkesya yurtseverliği veya Vatanımızdaki toplumsal hareketlerin en büyük ivme verici yaklaşımı olan parçalanmış farklı idari birimler altında bulunan Çerkes-Adıge ulusunun Çerkesya isminde bir idari birim altında toplanmaları için çalışan kesimin bakış açısıyla Türkiyedeki ortamı değerlendirmeye çalıştım.

Fakat, sizlerindile getirdiğiniz gibi, bunları açmadan dile getirdiğim sözlerim sadece sloganvari nitelikler taşıyor gibi algılanmama sebep olmuş, bu yüzden kısaca (ayrıntıya boğmadan) daha da açmak uygun olur diye düşünüyorum


I-Dönüş Üzerine;

1-Bence vatana dönüş, ulusu ulus yapan bir ideal olamaz. Dönüş sadece bir ideal için araç mahiyetindedir.

2- Ulusun en azından vatanımızda yaşayan kısmı için günümüzde dile getirilen en büyük, üzerinde halk örgütlerinin çalıştığı, hatta devletlerimizin bile ulusun isteklerini merkezin istekleri ile dengede tutmaya çalışarak, zaman zaman ulusun istekleri doğrultusunda Çerkes Cumhuriyetlerinin birleşmesine yönelik çalışmaları, yani Çerkesya ideali vardır...

Bu ideal; Türkiyeden insanların getirilmesinide, nüfusun artışı için, kendisinin gerçekleşmesini kolaylaştırmak için bir yol, yöntem olarak görmektedir.

3- Vatanda her şey güllük-gülistanlık değil. Herşey güllük gülistanlık olmadığı içinde, Çerkesler için gelecek umudu şu anki yapıların elden geldiği ölçüde genişletilerek vatandaki Tüm Çerkes nüfusunu kapsayacak hale getirilmeye çalışılmasıdır. Bunuda Demokratik yollarca yapmaktırki hepside günümüzde vatanda dile getirilen "Çerkesya" ideali içerisindedir.

4- Türkiye'de var olan, eski kuşak dönüşçülerin;

A) Çerkes teavün dönemi Dönüşçüleri; Bu dönemdeki dönüşçüler, Çerkeslerin sürgün öncesi dönemlerini, oluşturdukları sosyal yapıları çok içten ve inanarak savunuyorlardı. Ğuaze dergisinde yazılan makalelerde "Çerkes ulusunun o tarihlerde en üstün uygarlık seviyelerine" ulaştığından bahsediyorlardı. Yanlış anımsamıyorsam "Hicret mi Hezimet mi İsimli" günümüzde bile rağbet gören makale, bakış açılarını çok net ortaya koyuyordu.

1910'lu yılların dönüşçüleri Pşı, work, wuneutlu topluma övgüler dizebiliyorlardı, Pşıları olmayan Kabilelerde bile köleciliğin olduğu, köleleri olan bir toplumun yeniden vatana dönülerek kurulması, bu yapının muhafazası üzerine inşaa edilmiş, bu yapıyı çağdaşlaştırmayı bile dile getirmeyen hatta "ulaşılabilecek uygarlık seviyesi" olarak gören anlayış , toplum geneline yansıyamadı. Yansımasıda mümkün değildi.

Çünkü, 1908'lerde başlayan kölelik karşıtı hareketler, kölelerin özgürleştirilmeleri vb. hareketler Osmanlı topraklarında yaşayan Çerkeslerin arasında o tarihlerde nasıl yankılandı tahmin etmek zor olmasa gerek.


B) Dönüş hareketinin bir sonraki durağı ise 70'li yıllardı. Dönüş onlar için amaçtı. Dönülecek yurt, sorunların olduğu bir yer değildi. Yamçı, kamçı dergilerini irdelediğinizde bu sonuca ulaşıyorsunuz. Yani döndüğünüzde sizi cennet bekliyordu.

Mesela Yamçılarda, Kamçılarda, vatanından Çeçenlerin, Karaçay, Balkarların sürüldüğü, sürülme sebepleri, Orta asyadaki toplama kampları vs. hakkında bilgiye nerede ise hiç rastlamazsınız.

Kabardey balkara yapılan gezilerin, Karaçay Çerkese yapılan gezilerin yoğun olduğu bu dönemde hiç kimse Orta asyadan geriye dönmeye başlamış olan bu halkların çektiklerinden falan bahsettmez. Veya Şapsığ Yönetiminin kaldırılması Şapsığ idarecilerin sürülmesi, Şapsığda okulların hiç olmaması vs. bu yayınlarda yoktur.

Ya söz konusu dönemin yazarları bu bilgilerden uzaktır, ya da... Kısaca O dönemin gerçekleri yansıtılmamıştır. Cennettir dönülecek yer.

C) 70,80'li yılların dönüşçülerinin toplumumuza sunduğu sihirli formül, olan dönüş fikri toplumumuzca benimsenmemiştir. Bunda en büyük etken SSCB'nin Türkiyede devlet ve toplum genelindeki yaygın imajı idi.

Dünyanın yıkılması dağılması çok zor bir devi. İşte bu aşamada dönüş hareketi diye isimlendirebileceğimiz kitlenin bile genel bakış açısı bu idi.

Eğer bu devlet yıkılmaz ise, değişmez ise oradaki durumu kabul etmeliydik.

Fakat bu doğru değildi. Hiç yıkılmaz sanılan bu yapı çok kısa sürede yıkıldı.

D) Yukarıda toplumun genelinin neden bu fikre inanmadıkları kısmını irdelemeden (bu yazımı çok uzatacak) fikrin savunucularının neden bu fikri uygulamak için çalışmadıklarına (bence) deyineyim: Sınırlar açıldı.

Cennet sanılan, göç edildiğinde kurtulunacak olan coğrafyada her şey hayal edildiği gibi, sunulduğu gibi değildi. Ayrıca Göç edildiğinde artık ideal ortadan da kalkmıştı. İdeal sadece göç etmekti, ardından verilecek tek mücadele geride kalanları göç ettirmek olmalıydı, idealin temeli buydu. Göç edilen vatan ise kendi problemlerini yaşamaktaydı.

İdeal çalışmadı. Çünkü Vatanın durumu ve istemleri türkiyede yaşayanlarca bilinmiyordu. Vs. vs.

5) Bende dönüşçüyüm, bende vatanıma döndüm. Vatanıma dönüş şeklim biraz farklı idi. Cennete dönüyorum, döndüğümde ulusal kaygılardan sıyrılacağım vs. değildi beni döndüren. Ben vatanıma ilk adım attığımda Kardeş ulus Abhazların Kurtuluş savaşına iştirak etmek için dönmüştüm. Yani SSCB'nin ardılı sorunların çözümünde yar almak için.

Dönüş benim bu mücadelede yer almam için sadece bir araçtı. İdealim sadece dönmek değildi.

Burada kaldığım süre boyunca imkanım olduğu her zaman, Adıgey'den gelen insanların oluşturduğu gruplar içerisinde yer aldım.

Kısaca, benim dönüşçülüğüm bir cennet ülkeye değildi.

Sonuçta; Dönüşü ben sadece bir araç olarak görüyorum. Günümüzde (tarihi) Çerkesya toprakları üzerinde yeniden yapılanmanın bir aracı olarak görüyorum. Yani benim idealim Çerkesya üzerine... Ve elle tutulur vatanımdaki insanların geliştirdiği idealde bu minval üzerine...

Bu ideal ne kadar dile getiriliyor, bu konuda ne kadar çalışılıyor, neler yapılıyor ise daha ayrıntılı bir yazı konusu.

Ama Şunuda belirtmeden geçemeyeceğim, Çerkes cumhuriyetleri yöneticilerinin bile bu ideale yönelik çalışmalar yaptığını zaman zaman görüyoruz.

Üç Cumhuriyetin Resmi gazetelerinin belirli aralıklarla yaptıkları ortak yayınlar, üç cumhuriyet arasında sık sık yapılan ortak işbirliği anlaşmaları, Üç Cumhuriyetin biliminsanlarının ortak çatı oluşturmaları vs. vs.

Kısaca benim ve Vatandaki pek çok kişinin ideali aynı doğrultuda, Çerkesya Yurtseverlerininde aynı ideali taşıdıklarına inanıyorum. Çünkü kendilerini sadece Çerkes veya Yurtsever olarak değil Çerkesya yurtseveri diye tanımlıyorlar.

Çerkesya elbetteki günümüzde var olan bir yapı değil. Fakat bu ideale sahip insanlar varlar. Bunun gerçekleşmesi için yapılan çalışmaları sitemizde herbiriniz takip ediyor olmalısınız.

İşte bu ideali gerçekleştirmek için kullanılacak araçlardan birisi, bir taneside dönüştür, Vatana dönüştür, Çerkesya'ya dönüştür. Krasnodar Eyaleti içerisinde yer alan günümüzde hiç bir Çerkes yönetimine bağlı olmayan bir köye yerleşmektir, Maykopa yerleşmektir, Bunu sağlayacak kanunlar için vatanda verilen mücadeledir.

20 yıldan uzun süren bir dönemde Çerkesleri soydaş statüsüne sokmak için cumhuriyetlerimizin, Adıge STK'larının verdiği mücadeledir.

Vatanımızdaki Cumhuriyetlerimizden, xaselerimize tek tek bireylerimize kadar geniş bir katılımla soykırımı kabul ettirme mücadelesidir. Bu Mücadeleler hiç durmadan değişen savunuculara sahipler, mesela bir önceki hükümet bu konuda daha duyarlıyken bir sonraki hükümet daha duyarsız olabilmekte. Şu sıralar bu ideal için faydasına inanılan bir oluşum desteklenirken yarın bu ideale ters düşen açıklamalarında diğerlerinin desteğini kayber hatta elleştirlilerine bile maruz kalabilir.


Bir önceki Xase yönetimi bu sorunlardan uzak kalırken bir sonraki bu sorunları daha dillendirebilir. İşte bu yüzden ben kendimi Çerkesya Yurtseveri diye isimlendiriyorum Xaselerin yönetimlerinin değişmesi, bakış açılarının değişmesi bazen beni kendilerine çekerken bazende itiyor.

** Yazının devamı aşağıdaki yorumda, sığmadığından bölmek zorunda kaldım, anlayışla karşılanacağımı umuyorum **

16 Aralık 2010 Perşembe Saat 01:47
Açumıj Hilmi

II- Türkiyedeki yapı üzerine;

Yazımın konusu olan Türkiyede Çerkesya idealine sahip olmayan hatta sadece Çerkes üzerine bile bir düşünceye sahip olmayanlar üzerineydi, Şöyleki;

1) En uç olanları;
A) Çerkesleri Türk milletinden sayanlar. Şimdi bunlarla bir ortak çalışma yapmak mümkün mü? Çerkesya idealiniz ise, Çerkesya yurtseviriyseniz bu insanlarla hangi ortak paydada anlaşabilmek mümkün.,

B) Türkiye için ataları kanıyla canıyla savaştığından en az diğer Türkiyeliler kadar bu ülkeyi vatan sayan, Kendi vatanı olarak bu ülkeyi gören, Çerkesyayı vatanı saymayan, Kendisi içinde çocukları içinde Çerkesyayı gelecek olarak görmeyen insan kendisini Çerkesya Yurtseveri olarak adlandırabilirmi...

İşin doğrusu bu tipteki insanlar yine de anlaşılır bir mantığa sahipler. Kendi ulusal kimliklerini kabul ediyorlar. Sadece vatanlarının farklılaştığını düşünüyorlar.

Benzerleri arasında Türkiye içerisinde demokratik olarak mücadele edip haklarını kazanmak isteyenleride var, ve bu konularda sonuna kadar desteklenmeliler. Evet Çerkesya yurtseveri değiller, kendilerine Çerkesyayı yurt olarak görmüyorlar belki ama Çerkesler ve Çerkes olarak kalmak istiyorlar. Ben şahsım adına Tüm isteklerine ulaşsalar dahi doğal asimilasyon süreci ile Çerkes Kimliğinden uzaklaşmaya başalayacaklarına inanmakla birlikte verecekleri mücadelede desteklenmeleri gerektiğine sonuna kadar inanıyorum.

C) Son zamanlarda küçük bir kitle tarafından dile getirilmeye başlanan, Nartlaşma uğraşısı içerisinde olan grup. Mesela bunlar diyorlar ki biz yurtdışında farklılaşıyoruz birbirimize kaynıyoruz, biz Abazalar ve Adıgeler olarak Nart olmalıyız.

Şimdi bu Çerkesya yurtseverlerince kabul edilir bir şey mi? Bunu şaka ile söylemiyorlar, yazılarında dile getiriyorlar, oldukçada ciddiler, mesela Adıge dilinden, Abaza dilinden Adıge lehçesi, Abaza Lehçesi diye bahsedebiliyor.

Bu lehçelere sahip (hayali) bir dilin var olduğunu varsaymanız gerekiyor. Şimdi Çerkesce ve Abaza bir dilin lehçesiymiş. Böyle söylüyorlar..

Bunlarla Bir Çerkesya yurtseverinin anlaşması mümkün mü? Dilinizi mesela Çerkescenin lehçesi olan Abazaca diye veya Kafkas dilinin Lehçesi olan Adıgece diye tanımlıyorlar.

Şimdi bu konuda uzlaşmak mümkünmü? Buna bir anlam vermek mümkünmü?

D) Diyorlarki; Vatanda Çerkes demek Adıge demektir, yurtdışında ise bambaşka bir şey...
Şimdi bundan ne anlayabiliriz. Yurt dışında bambaşka bir şey olan, Bambaşka olmayı kimlikleştiren bir yapı, klik, Çerkesya için, Çerkes'ler için ne yapabilir. Ne önerebilir.

Diyorlarki, biz burada en geniş örgütlenmeyi kurup vatanımıza dönemeyi sağlayacağız, bu dönüş fikri bizim esas amacımız. İyi ama Türkiyede sen bambaşkasın, Sen bambaşkalaşmış bir yapıya dönüştüğünü kabul ediyorsun, bambaşka bir kültürü taşıyorsun dediğiniz insana Vatana döndüğünde Farklı bir anlayışla karşılaşacaksın, o karşı anlayışa dönüşeceksin diye önüne sunulan fikrin elle tutulur bir yanı mı var.

Sanki Karedenizin ortasında bir çizgi varda bu çizgiyi aşınca farklılaşıyorsun. Hayır öyle bir çizgi yok. Böyle vatandan tamamen kopartılmış farklılaştırılmış zihniyetin yayılmaya çalışılması dönüşe imkan sağlarmı?

Yok eğer bu vatandan bambaşkalık kimliği (oluşmuş olan gruplar var ise bile) sürdürülmek isteniyorsa bu şekilde kurumsallaşmakta mahsur görülmüyorsa, ulusal kimliğe nasıl sahip çıkılabilir...

E) Diyorlarki, Biz bir grup insan olarak, birada, ortak bir sonuca ulaşacağız, Mesela Çerkes kimdir sorusuna cevap bulacağız? Şimdi bu kabul edilebilir bir şeymidir?

Bu zihniyete sahip insanlarla uzlaşmak mümkün müdür. Bir grup olarak, bir ulusun değil bir kaçtan fazla ulusun kimliğine karar verme yetisine sahip olduğunu düşünebilen insanlarla anlaşabilmek, ortak bir pardaya ulaşmak mümkün mü?

Hele hele bu kimlik vermeye çalıştıkları uluslar kendi kimlikleri için kurtuluş savaşı vermiş zafere ulaşmış, hatta dünyada çeşitli devletlerce bağımsızlıkları bile tanınmaya başlamış olan Abhazya ve Güney Osetyanın kurucu ulusları olan uluslara bile uzanıyorsa, bunların diasporalarını bu ülkelerin kendilerine sormadan yeni bir kimlik altına sokmayı amaçlıyorsa, bu çarpık anlayışa sahip olanların kurumlarımızdaki varlıkları doğru karşılanabilirmi?

Bu nasıl bir cürettir? Bırakın en kaba ifadeleri en nazik olarak bile "bu sizin söylediğiniz saçmalıktır" demekten başka ne kalıyorki...

Diasporasına güvenen onlara sahip çıkmaya çalışan bu bağımsız ülkelere, yaşayanlarına, liderlerine, onların diasporalarını biz "Çerkes" saymak istiyoruz diye danışmaya bile gerek görmeden, kendi eteklerini toplayıp bir araya gelip beş on kişi ile karar verme yetkisini kendisinde bulan anlayış, hoş karşılanabilir mi?

Peki böyle bir anlayışın diasporaya bir faydası olacağı varsayılabilirmi? Diyorlarki bir kaç ulusa "Nart" diyebiliriz... Peki bu uluslara danışıldımı? Hayır, O ulusların kendilerinin, vatanlarındaki yapılarının önemi falan yok, Kafkasyalı bile olmayan bir bilimadamı dahi bu konuda söz sahibi olanların arasında yer alabilir.

Kimyasal deney yaa yapılan, Seçilen platformda, seçilen şahıslarca..... Allah allah....

Abhazlar başka bir kimliği kabul etmemek için savaştılar can verdiler bağımsız oldular, Onlara bu konuda tüm kafkasyalılar siz "şu, şu olun" demeden yardım eli uzattılar. Tamamı yanlış mı yaptı.

Bir grup bir araya gelip kendi kendilerine birkaç ulusun kimliğini belirleme yetisini kendilerinde görüyorlar.... Ve bunlar bizim kurumlarımızda bulunuyorlar... Şimdi bu zihniyete nasıl bir anlayış gösterilebilir.

Bu zihniyet ile Çerkesya, Abhazya, Çeçenya, Osetya anlayışları örtüşebilirmi...

Elbette örtüşemez. Ve örtüştüğünüde kendileri söylemiyorlar, Kafkasyada başka Türkiyede başka diyorlar.

Özne olarak Türkiyede kendilerinin belirleyeceği anlayışı ortaya koymak istiyorlar. EEE vatandan koptun. Gerçekleri seni ilgilendirmiyor. Türkiyedeki geliştirmek istediğin (hatta bazılarının geliştiğine bile inandığı) anlayış vatanla örtüşmüyorsa vatana nasıl uyum sağlarsın, vatanın idealleri ideallerin arasında değilse vatana nasıl dönersin. Veya bunlarda mantık kalırmı, Kalmaz....

Türkiyede kalmak bu şekilde benimsenebiliyorsa, birkaç kafkasya ulusunun birbirlerine kaynaşması ile bir yeni kimlik ortaya çıkartılabilir diye düşünebiliyorsan ulusal mücadeleye gerek kalmadıki... Neden çerçeveyi genişletmemeli, Türkiyelik şemsiyesi altındada birleşilebilir ozaman, Vatana ihtaiyacın kalmadıki o zaman, İşte bunlar hep anlaşılmaz şeyler....

Bu konular üzerinde uzun uzun pek çok şey daha önce yazdık. Yukarıdaki yazıda her satırı açmadan kısaca değinmek istediğim hususlar aslında tek tek ele alınması gereken pek çok konu...

16 Aralık 2010 Perşembe Saat 01:44
hapiy cevdet yıldız

Sevgili Açumıj Hilmi kardeşim,
Yazınızı okudum.Duygusal ve güzel,ama suçlayıcı şeyler de yazmışsınız.Bu şeyler bilindik,aşınmış eski dönüşçü söylemlerini anımsatıyor.
Konuya duygusal değil,bilimsel,yani siyasi,maddi,tarihi ve sosyal açılar da dikkate alınarak yaklaşılmalıdır.
Soyut şeylerle bir yerlere varılmaz. “Çerkesya ve Çerkes yurtseveri”,bu sözler kulağa hoş geliyor.Ama içi doldurulmuş değil.Doldurulmalı.
Bugün Çerkesya diye bir ülke var mı?Yok ama yaratacağız demek başka,‘var’ demek başka.
1864 öncesinde Çerkesya diye bağımsız bir ülke vardı.Cherkessia.net sitesindeki bir önceki yazımda kuşatılmış o ülkenin hazing haritasını da gösterdim (5.12.010 tarihli yazımda). Bu ülke Rus İmparatorluk rejimi tarafından yok edildi,halkı öldürüldü ya da toptan bir üçüncü ülkeye sürüldü,şimdilerde de o yok edicilerin başı yeniden kutsanmaya çalışılıyor,hem de ‘Çerkesya’ dediğiniz o yerde,Adıge Cumhuriyeti topraklarında.Bunları biliyorsunuz.Adıgey’e dikilen Mikhail Romanov anıtı gözler önünde…
1864’te Rusya ile Türkiye anlaştı ve Bağımsız Çerkesya nüfusu toptan Türkiye’ye transfer edildi.Çerkesya nüfusunun çok azı,belki de %1 ya da 2 gibi küçük bir kısmı Kuban bölgesinde ya da şimdiki Adıge Cumhuriyeti topraklarında,o zaman boyun eğmiş olarak bir kısım Adıgelerin bulunduğu o yörelere,tıpkı Türklerin yaptığı gibi yoğunluk oluşturmayacak bir biçimde/dağıtılarak yerleştirildi.
Daha sonra Kuban bölgesine yerleştirilen bu Adıgelerin büyük bir çoğunluğu da Türkiye’ye gönderildi?Neden?..
Bütün bunlar,sanırım halen doğru dürüst incelenmiş ve açıklığa kavuşturulmuş şeyler değil.
Yurdundan topluca sürülen bu nüfus Türkiye tarafından göçmen nüfus olarak kabul edildi.Göçmenlik statüsünün ne olduğunu herhalde biliyorsunuzdur.
Göçmene konut ve iş sağlanır,çiftçi ise toprak,hayvan,çift hayvanı ve tarım araçları verilir.Türkiye her haneye,yöresine göre değişmek üzere, 80 dönüme kadar çıkan (bizim dedelerimize o kadar yer düşmüştü),kıraç yerlerde ise,bu rakamı aşan bir tarım toprağı verdi.Rus hükümeti tarafından tehcir edilerek Kuban bölgesine sürülen Çerkeslere de aynı olanaklar sağlandı.
Türkiye’deki ya da diasporadaki Çerkeslerin maddi varlığı,temelde buna,hane başına düşen 80 dönüm araziye dayanıyordu.O zamanlar tapulandırma kanunu yeni çıkmıştı.Halen bu varlık ana geçim kaynaklarındandır.
Somut anlamda “Önce Vatan” diyorsunuz,ancak bu slogan generallere ait olan bir slogandır sanırım.Bana göre slogan “önce özgürlük”,”yaşam hakkı” gibi şeyler olmalı.Özgürlük için,önce geçim,ardından özgür bir yurt,ulusal demokratik bir yaşam isteği gerekir.
Maalesef Kafkasya’daki yönetimler ve bürokrasi diaspora konusuna içtenlikli yaklaşmamış,dışlayıcı,itici olmuştur kanısındayım.Atatürk,Türk halkı için “Biz zavallı bir halkız” diyebilmiştir.Oysa zavallı olanlar,Türkler değil asıl bizleriz,Çerkeslerdir.Ama zavallı olduğumuzu itiraf etmekten sürekli kaçındık.Niye?..
Rus’a gerdan kıran,Rus’a karşı boynu bükük,zavallı olan bu yönetimler ve onların yönlendirdiği bürokrasi diaspora konusunu ciddi bir biçimde ele almadı.Diaspora küstürüldü.Birçok neden,özür sıralanabilir.
Ortada çözümü zorunlu bir sorun varsa özür kabul edilemez.Kızmak köpürmek de sorunun çözümüne yardımcı olmaz.
Bu son yıllarda Adıge,Şerces ve Kabardey yörelerinde bir iyileşme var,bunun farkındayım.Örneğin Başkan Thakuşın’ın çalışmalarını takdirle karşılıyorum.Ama Şapsığ’daki berbat durumu da yok sayabilir miyiz?Örneğin,sel felaketine uğrayan Kodeş’hap’e köyünden 80 öğrenci ve komşu Şoyuk (Ш1оикъу) köyü öğrencileri servislerle bir başka Rus köyü okuluna götürülerek Ruslaştırılıyor.Buna ses çıkaran yok.Şapsığ Xase’si,diğer Xase’ler uyuyorlar mı?Adıge maq gazetesi muhabiri, “Çocuklar sorularıma Rusça yanıt verdiler” diyor,köy aydınları ise anadilinde okul istiyorlar,Adıge radio ve televizyonunu izleyemediklerini söylüyorlar.
1972’de askerden döndüğümde Adıge çocukları sorularıma Türkçe yanıt vermeye başlamışlardı.Şimdiki fecaati biliyorsunuz sanırım…
Demek ki sorun sadece Türkiye’de değil,orada, ‘Çerkesya’da,Şapsığ’da da varmış.
Şu kadarını da söyleyeyim Türkiye’de durum iyiye gidiyor,İstanbul Marmara Üniversitesi ve Ardahan Üniversitesi gibi birçok kurumda “Çerkes Dili ve Edebiyatı” anabilim dallarının açılması planlanmış ya da açılmış bulunuyor.Tabii uygulama aşamasına geçilmiş midir?Hoca bulma sorunu var.Durumu tam bilemiyorum ama o iş için görevlendirilenler bulunduğunu biliyorum.
Elbette Adıge anayurdu ve tarihi topraklarımız çok değerlidir,bütün Çerkeslerin yeniden toplanmaları ideali de güzel birşeydir.Ama gerçekçi olmak gerekir.
Dönüş Düzce köyünden merkeze taşınmak gibi kolay birşey değil.Hoş Düzce Çerkes köylerinin birçoğu merkez,kent mahallesi oldu zaten.
Onun için hoşgörülü olmamız,başta kadınlarımız olmak üzere insanlarımızı aydınlatmaya,toplumu biliçlendirmeye çalışmamız gerekir.
Çok uzattım.Bu bakımdan şimdilik bu kadar diyorum.
Selamlar ve sevgiler.

15 Aralık 2010 Çarşamba Saat 13:05
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net