Bazı arkadaşlarımızın, büyüklerimizin ve de belki kurumlarımızın duymak istediklerini (onların gönüllerini rahatlatmak için) dile getireyim istedim. Buyurun;
Geceleri yattığımda, uyumadan önce, o gün yaptığım fesatlıklarla ertesi gün yapabileceklerimi kıyaslaya kıyaslaya yatağımda dönüp dururum.
Uyandığımda ilk aklıma gelen şey de, kurguladığım bu fesatlıkları bugün nasıl bir yoluna koyarım olur.
En çok aklıma takılanı “Türkiye’den Çerkeslerin vatanlarına dönüşlerine nasıl engel olabilirim” düşüncesidir.
Sizlere daha önce söylemedim, iletmedim ama çok fesatımdır çok... Hasetlik de içime işlemiştir.
Amacım “Türkiyeden Çerkesler vatana gelmesin”dir.
Neden böyle bir amacım var, bilmiyorum. Sadece ‘fesat-haset birisi’ olduğum için olmalı.
Tabii yaa, Türkiye’den az insan gelirse, burada birileri ile konuştuğumda, tanıştığımda “– Aaa bak bu çocuk Türkiye’den gelmiş” diyerek özel bir ilgi gösterirler.
Gelen, geriye dönen insanlar çok olursa bu ilgiden mahrum kalırım. İşte bu yüzden “dönüşe” karşı olmalıyım.
***
İş-güç yüzünden de dönüş hareketini baltalamalıyım. Belki bana iş anlamında rakip olacak birileri gelir. Olmaz böyle bir şey, muhakkak dönüşe engel olmalıyım...
İşim-gücüm ne mi?
Son bir iki yıldır, boş gezenin boş kalfasıyım. Maykop Pazar yerinde ufacık bir dükkan işletiyordum. Artık işletemiyorum, ya benim ticari zekam çalıştırmaya yetmedi, ya da dünya ekonomik krizi diyelim geçiştirelim.
Dükkanı kiraya verdik. Ne yapalım. Evdekinin maaşını, kiraya-kiralara ilave edince geçinip gidiyoruz.
Zaten ne demişler, ayniyesi iştir kişinin lafa bakılmaz...
Boş gezenin boş kalfasıyım. Fesatlık-hasetlik yapmayayım da ne yapayım.
***
Dönüşü baltalamalı, Türkiye sınırına yığılmış on binleri, milyonları bir şekilde durdurmak lazım. Hemen anti propaganda ağını çalıştırmalıyım. Eee dönüşe engel olmak gibi kutsal bir görevi kendime amaç edindiysem fedakarlıklardan kaçınmamalıyım.
Geçenlerde rüzgar esti, kuvvetli kuvvetli, Kabardey’de, genelde Rusların yaşadıkları bir ilçede evlerin çatılarını uçurdu... Bunu hemen haber yapmalıyım. Sınırda bekleyen milyonlar duysun da buraya gelmesinler.
Vatanda da rüzgarın estiğini duyarlarsa iyi olur. Evlerin çatılarını sonra tamir etmişlerdir, olsun bu haberi atlarız, dönmek üzere olan milyonlar çatısı olmayan evlerde insanların yaşadıklarını sansınlar.
Oh be biraz rahatladım. Bir kaç yüz bin kişinin daha gelmesine engel oldum. Gönlüm fesatlık-hasetlik doldu yine.
Geçenlerde Tuapse’de sel oldu. Dere yataklarına yakın yerlerde kurulmuş evleri, yolları sel suları aldı götürdü. Hemen haber yapmalı bunu. Bir yüz bin dönüşçüye de böylece engel olmuş olurum.
Bir hafta- on gün kadar önce Adıge Cumhuriyeti Parlamentosuna Rusya içerisinde aşırı milliyetçi çıkışları ile tanınan Jirinovski milletvekili seçildi.
Jirinovski’nin Moskova’daki koltuğunu bırakıp, Maykop’a gelip, Adıgey Parlamentosunda çalışmayacağını çok iyi bilirim. Sadece Adıgey gibi bir cumhuriyette partisinin zayıf olduğunu bildiği için partisini üst sıralara taşımak amacıyla, ağır top olarak kendisinin adaylığını koyduğunu da biliyorum. Ama olsun bunu da haber yapmalı...
Bir yüz bin kişinin daha vatana gelmesine engel olmanın bana verdiği huzur gibisi yok. Oh be, bu fesatlık-hasetlik çok güzel bir şeymiş.
Bu yaptıklarımdan ne çıkarım mı olacak? Hiç bir çıkarım yok, ama fesatlık bu ya, mecburum böyle yapmaya...
Geçen yıl Mıyekuape’de Türkiye’den dönmüş bir arkadaşımız, ağabeyimiz soygun amaçlı olarak evine gelen kişiler tarafından hırpalanmıştı. Üzücü bir olaydı. Suçlular yakalanıp tespit edilmiş, mahkemeleri ise devam ediyordu. Yakınlarda sonuçlanmış. Haberimiz olmadı. Haber yapamadık.
Nasıl haberimiz olmaz. Halbuki o kadar geniş bir muhabir ağımız var ki. Her şeyden haberimiz olur. Hele hele benim herşeyden haberim olur. Ama bunu fark etmemişim. Fark etmememde çok doğal. Fesatım ben burnumun dibindeki olaylara dikkat etmem, takip etmem gerekirken başka şeylerle ilgilenirim.
Ne mi ilgilendiğim şeyler; Türkiye’den Çerkeslerin vatanlarına dönmemesi üzerine çalışmak. Başka ne ile ilgilenebilirİm ki? Fesatım fesat. İşte bu fesatlık bana olanları Türkiye’ye iletmeme engel olan şey. Yoksa Türkiye’den milyonlarca insanın gelmesine vesile olacak ‘Adıgey’de hırsızlık-arsızlık yapanlar mahkeme edilip, yargılanıp cezalandırılıyor’ gibi bir haberi Türkiye’de yaşayan Çerkeslere neden iletmeyeyim ki.
Abartmıyorum hiç bir şeyi. Kalbimde, yüreğimde beslediğim fesatlığı herkes bilir. Fesatlıkla beslenirim ben. Bir de hasetlik vardır, fesatlıktan boş kalan yüreğimin bir köşesinde.
Türkiye’den öğrenci gelmesini istemem. Olur ya okurlar, severler, evlenirler barklanırlar. Burada kalırlar. İşadamları gelsin de istemem, işler kurarlar, işçiler getirirler, istihdamı arttırırlar, olur mu böyle şeyler. Ben kendi şart ve sebeplerimden dolayı belki de beceriksizliğimden malı götürememişken böyle birilerinin ortaya çıkmasından hoşlanır mıyım? Elbette hoşlanmam, kısaca hasetlikte vardır bende.
Köylü-çiftçi, ayakkabı tamircisi, berber falanda gelsin istemem. İstemem çünkü çok fesat ve haset birisiyimdir.
Gelmezlerse ne çıkarım mı olur? Hiç bir çıkarım olmaz.
Gelirlerse sadece benim şahsımı ilgilendiren ne gibi bir kazancım olur? Şahsi hiç bir kazancım olmaz.
Sadece fesat ve hasetlikten istemem.
***
Bu kutsal amacım olan ‘dönüşü engellemek’ hususunda daha başka neler yapabilirim. Ben yatmadan önce hep bunları düşünürüm. Uyandığımda da başka bir konu ile ilgilenmez ‘ah bu gün dönüşe nasıl engel olsam ki?’ diye düşünürüm.
Mesela, Türkiye’den gelmek isteyenler için davetiye mi çıkartmak gerekir? Çıkartmam. Gereken evraklarla ilgilenmem. Bu evraklar için harcanacak masrafı o davet edeceğim kişiden istemekten utanacağım için, isteyemeyeceğim bu üç kuruşluk paraya acıdığımdan falan değil, fesatlığımdan, hasetliğimden yardım etmek istemem.
Veya buraya yerleşmek için müracaat yapmış kişinin ikame ettiği adres olarak yaşadığım evi göstermesine falan yardımcı olmam. Evet çok cüz’i bir miktarda bana bu bir yük olur, her ay gelen faturalarımın bir miktar daha kabarmasına sebep olur. Bunu da öldürseler o şahıstan isteyemem. İstemekte ayıptır. Bunun yanı sıra zaten yaşadığım evde faturalarımın (benim bütçeme göre) oldukça kabarık gelmesine sebep olacak kadar insanda kayıtlıdır.
Olsun çok fesat ve haset birisi olduğumdan, hem de tek amacım “dönüşü baltalamak, ona engel olmak” olduğuna göre neden birilerine yardım edeyim ki.
Yoksa ben çok varlıklıyım. Bana bir Rusya bir Gürcistan bazen Türkiye, zaman zaman da Amerika milyon dolarlar gönderir. Henüz elime ulaşmadı ama yoldaymış, bankaların iletişim ağı içerisinde bir yerlerde tıkanmış kalmışlar.
Yani, kısaca ben çok fesat ve haset birisiyim.
***
Sanıyorum, böylesi şeyleri ağzımdan duymak isteyen arkadaşlarımız, kurumlarımız, büyüklerimiz yukarıda ki bu (onların ithamlarını yanlış çıkartmamak için doğruları söylemeden duymak istedikleri şeyleri) itiraflarımı dikkatle incelerler.
Başka ne diyebilirim ki...
Böylesi konularda başka ithamları olan, olacak kişilerden ricam, lütfen yazın, aklıma gelmeyen başka fesat ve hasetliğimden kaynaklanan “dönüş hareketini” önceliklerimiz arasından çıkartıp hatta engelleyici niteliklerde olan her türlü gelişmeden nasıl sorumlu olduğumu açıklamama yardımcı olun, lütfen...
Ayrıca, bana defalarca ‘Allah-Allah’ dedirttiniz. Allah adını anıp zikretmenin sevabı da vardır. Vesile olduğunuz için çok teşekkür ediyorum.
ooo Hilmi sendemi!!!
03 Nisan 2011 Pazar Saat 23:06Bu fessatlık bana Ankara ve İstanbulda,şahsen tanımadığım fakat bahislerini ettikleri,bazı şahısları hatırlatıyor nedense...???
Sanırım aynı şahıslara hasetlik duygusuda yabancı değildir...
Ne diyebilirim Hilmi kardeş,bu gerçek seni mutlu edermi bilmem ama-yalnız değilsin...
Şaka bir yana,örneğini verdiğin şahısların keşke böyle basit ruh bozuklukları olsa.O zaman onları afetmek kolay olurdu...
Fakat ruh bozuklukları,bizim davamızda insanı sorumluluktan ve hesap vermekten kurtarmıyor!!!
Ben Açumıj'ın kendi fesatlığını itiraf etmesinde mutlaka bir fesatlıklık vardır diyorum..........
30 Mart 2011 Çarşamba Saat 19:22