Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Çetao İnal
Diasporaya 7. Mektup: Sezar’ın Hakkı
07 Nisan 2011 Perşembe Saat 00:37

Günümüz modasına uyarak ben Çerkes’im ve Çerkeslikle ilgili benimde birkaç söz söylemeye hakkım var diyen birine ne söyleyebilirsiniz? Hayır diyemezsiniz, aksine elbette söz söylemeye ve de sözlerini hayata geçirme hakkın da var dersiniz.

Bunun tersi hem bilime hem de yaşamın gerçeklerine ters bir durum arz eder. Sizin böyle bir girişime ancak nazikâne bir tavsiyeniz olabilir. Çerkeslikle ilgili bir söz veya eylemden önce bu toplumun geçmişini ve günümüze kadar bu toplum için yapılan çalışmaları iyice irdelemesini, özümsemesini, değilse söz ve eylemlerin belki de havada kalacağını veya hata yapma riski olacağını, emeklerinin heba olacağını söyler, ikaz edersiniz. Bunu iyi niyetle yaparsanız sanırım itiraz edende olmaz.

Bu ikaz önemlidir. Önemlidir çünkü yıllar önce denenmiş yapılmış şeyleri yeni bir şeymiş gibi sıfırdan başlayıp bir yerlere gelip yapılanların fazla bir işe yaramadığı görülünce kişilerin yılgınlığa, umutsuzluğa düştüğü yorulup bir kenara çekildiği bir sır değil. Bu nedenledir ki geçmişi en azından son otuz kırk yılın özetini iyi kavramak gerekiyor.

Peki, bu kulvarda yürümek isteyen yeni nesil ve yeni oluşumlar geçmişte yapılanları yapılamayanları, eksiğini fazlasını nereden nasıl öğrenecek. Bu konuları çok ciddi olarak merak eden birileri varsa yayınlanmış dergi, bülten, gazete vs. araştırıp öğrenebilir. Ama bunun zahmetli bir iş olduğu da bir gerçek. Bu konuda son kırk yılın özetini çıkaracak bir araştırma yapan kişi veya kurum hiç şüphesiz davaya iyi bir hizmet yapmış olacağı gibi büyük bir sevapta kazanmış olacaktır.

Objektif bir şekilde yapılacak böyle bir çalışma; Derneklerimizin, kurumlarımızın ne zaman nasıl hangi amaçlarla kurulduğu, günümüzde bu kurumların ne durumda olduğunu gösterir.

Böyle bir çalışma; Herhangi bir derneğin on beş yirmi yıl önceki üyelerinin yüzde kaçının dernek çalışmalarına hala katıldığı veya üye sayısındaki artışı ortaya çıkarır.

Böyle bir çalışma; Derneklerimizin bir araya gelip birleşme yolunda yaptıkları çalışmalar Kaf-Kur, Kaf-Der ve Kaf-Fed’in oluşumunda kat edilen yollar, o süreçte yaşananlar ve fikirler amaçlar neydi ve de bugünkü vardığımız noktayı önümüze serer.

Kırk otuz yirmi veya on yıl önce açılan bir kurumumuzun amaçlarında bir geriye gidiş olduğunu sanmıyorum. Ama genel çerçeveye bakınca derneklerimizin amaç bölümleri biraz farklı biraz muğlak görünüyor. Geçmişte şu veya bu nedenle yazılmış amaçlar günümüzde netleşmeli ve her kurumun nihai hedefinin belirtilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Diyeceğim şu ki (teşbihte hata olmaz) tüm kurumlarımızın ve oluşumların iman tazelemesi adına bugün daha da önemlisi yarın için nihai hedeflerinin ne olduğunu açık ve de seçik olarak deklere etmeleri elzem görünüyor. Bundan da kimseye zarar gelmez.

Birileri çıkıp ‘Böyle bir şeye ne gerek var. Oluşumların, kurumların yapıları amaçları, yaptıkları ortada değil mi?’ diye sorarsa cevap olarak şunu söyleyebilirim.

Birincisi: Yıllar önce deklere edilmiş amaçlar değişebilir.

İkincisi: Son dönemlerde yeni yeni oluşumlar ortaya çıkmakta ve yarında çıkacaktır. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ama bu oluşumların amaçlarını bilmekte bizim hakkımız değil mi?

Üçüncüsü: Kurumlar ve oluşumlar ilk günden nihai hedeflerini deklere ederlerse kimin kimlerle yol alacağı bilinir ve bir süre sonra meydan muharebesine gerek kalmaz. Kem sözler söylenmez, gönüller kırılmaz.

Dördüncüsü: Birilerinin dediği gibi bu işlerden uzak kalmış (benim gibi bir cahil) kimin ne olduğu ne yapmayı hedefledikleri konusunda aydınlanmış olur.

İşte bu nedenledir ki değişen dünya ve gelişen olaylar ışığında başta Kaf-Fed, tüm kurum ve oluşumlar nihai hedeflerini deklere etmelidir diyorum. Ve diyorum ki hiç olmazsa bir defaya mahsus olarak her oluşum bir diğer oluşumun yaptıklarını eleştirmeyi bırakıp kendisinin ne yaptığı ve varmak istediği hedefi söylesin.

Mesela ben mütevazı hedefimi peşinen söyleyebilirim. Ana vatanımızda kurulmuş üç cumhuriyetimiz var. ‘Her birinde en az bir milyon Çerkesin olduğu birlikte özgür ve mutlu bir yaşam.’

 

Not: 21 Mayıs tarihi acı da olsa geçmişimizin temel taşlarından biri. Kaf-Fed’in bu yılki organizasyonunda hedeflediği 25000 sayısını aşmak her Çerkesin görevidir. Unutmayalım ki son yıllardaki yeni oluşumların hepsi Kaf-Fed’in bahçesinde yetişen çiçeklerdir. İşte bu çiçekler 21 Mayısı güzelleştirmekle görevlidirler. Bu Kaf-Fed ve geçmişimize bir ahde vefadır.


Bu yazı toplam 4265 defa okundu.





huajır

Serkan kardeşimin kaf-fed'le ilgili söylediklerine eklenebilecek olan ,saygı sınırlarını zorluyacağı için,canı yürekten katılmaktan öte başka bir şey düşmüyor banada...
saygılarımla

07 Nisan 2011 Perşembe Saat 23:14
Serkan Berzeg

Sayın İnal Çetao'un 7 mektubunun altına da kendi imzamı içtenlikle atarım.Ancak 7. mektubun not kısmı hariç. Kendisinin de belirttiği gibi gelişen ve değişen dünya koşullarında hedeflerini yeniden tanımlamayan ve bunu açıkça deklere etmeyen üstelik sürecin gerisine düşerek liderlik etme vasfını yitirmiş hiçbir kişi ve kuruma karşı ahde vefa duygusu içinde olamayacağım maalesef.Bu tür duygular son derece insancıl olmakla birlikte sırtımızdaki kamburlardan kurtulmamızı geciktirecek bir pranga işlevi de görebilirler diye düşünüyorum.
Saygılarımla

07 Nisan 2011 Perşembe Saat 21:15
SEMİH AKGÜN

Farklı kulvarlarda olsak, farklı düşünce ve inançlarla yoğrulmuş olsak ta...
Bizi birbirimize bağlayan ortak nokta pamuk ipliği değil.
Yeryüzünde ki her renk ve tonu içerebilecek kadar zengin bir halk Çerkesler.
Tüm kanatları ile birleşik bir hareket yaratabilir.
Çocuklarımıza Özgür ve Birleşik Çerkesya... Barış içinde bir dünya bırakabiliriz.
Yeter ki biz... Yürekten isteyelim...

07 Nisan 2011 Perşembe Saat 11:36
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net