Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Huşt Semih Akgün
Çağrı
27 Ekim 2011 Perşembe Saat 00:28

Fıkra bu ya!

Milletvekilinin biri bir köyü  gezerken, bağlı olduğu değirmeni döndüren bir eşek görmüş.

Yanındaki köylüye sormuş;  
-“Bu eşeğin boynundaki zil ne işe yarıyor ?”

-“Efendim” demiş köylü. O zil sustuğunda eşeğin durduğunu anlıyorum. Müdahale edince tekrar harekete başlıyor.

-“Akıllıca”  demiş vekil. “Peki eşek olduğu yerde durup ta başını sağa sola sallarsa nereden anlayacaksın durduğunu?”

-“Anlayamam ama, ne gezer efendim sizin gibi akıllı eşek buralarda.” 

Bir hareket, bir halk, bir topluluk için en büyük talihsizlik, sözü dinlenir birinin, söz anlamaz olmasıdır. 

Çünlü o en doğru, en iyi, en güzel düşünenin ve uygulayanın kendisi olduğu konusunda büyük bir kanaat içindedir. 

Ne zaman, ne mekan, ne başkaları, ne geçmiş, ne gelecek, ne kitap, ne politika hiç bir şey onu söylediğinden, düşündüğünden, yaptığından caydıramaz.  

Hatta onda kendi düşünce ve eylemlerini sorgulama diye de bir irade de yoktur. 

Kendini akıllı, kararlı ve sağlam rotada biri olarak görür. Sanki bir trenin yatılı vip müşterisi gibi, zihinsel lüks içinde yüzdüğünü sanır.  

Bu sanı içinde salt kendi yoktur ve çevresindekilerin hepsi ise alt kompartımanlarda hayvan kokusuyla seyahat etmek zorunda kalanlar!… 

Bir düşüncede olmak, bir şeye inanmaktan daha doğal ne olabilir ki? 

Hiç bir kimse bir diğerini “şöyle düşündü” veya “buna inanıyor” diye suçlayabilir mi? 

Karşıt düşünce ve inançta olsa bile kişi, sevgi, kabul ya da onay beklese/beklemese de, saygı, en azından tahammül beklemez mi? 

Günümüz dünyasında, bilimsel ve sanatsal-estetizmin ışığında bir bakış açısı değil midir, toplumsal ilişkilerimizin önünü ardını aydınlatacak olan? 

Uzun zamandır siz değerli okuyucularımızla

Büyük zihinsel travmaları aklın ve yüreğin sade işbirliğiyle atlatabilmenin yollarını çizmeye çalıştık. 

Bütün okuyuculara ve yorumculara, ayrı ayrı teşekkür ediyorum. 

Ne demiştik? “Zefes” havasına henüz giremedik. Ancak bu okuyucu tarafından kötü bir haber olarak algılanmamalı. Zira bu itiraf, halkımız, ülkemiz ve tüm yeryüzü için beklentilerimizin, yüksek ve uzun bir döneme yayılı olmasıyla ilintili bir durumdur.  

Yani gözümüz, aklımız, yüreğimiz, halkımızın, olduğundan çok daha iyi duruma/ konuma gelmesi için yükseklere kanatlanmaya ayarlıdır. 

Anayurdumuzun yeryüzü konumunun net, anlaşılabilir, elle tutulup, gözle görülebilir olmasına… 

Halkımızın ana dilde kendini bulmasına, çağımız uygarlık düzeyi ile kendi kültürel özümüzün sıhhatli biçimde sentezlenmesine ve ulusal birlik düşüncesinde toparlanmasına bağlıdır.

Bildiğiniz üzere sitemiz, profösyonel bir ekip tarafından yönetilmemektedir. Ticari bir kimliği yoktur. Reklam ve ilanla henüz bir işi de yoktur.  

Tamamı amatör ruhla ve gönüllülük esasıyla çalışan yurtsever bir kadrodur. Tüm emek, verilen çaba, kaybedilen zaman, göz nuru, yorgunluk, alınteri, uykusuzluğun tek karşılığı yukarıda saydığımız amaç ve hedeflerin başarıya ulaşmasıdır. 

Ne kişisel kaygılar, ne belli bir klik/grup menfaati, ne de hırslarımızdır, bizi burada tutan ve direnişimizi tetikleyen!. 

Hiç bir kimseye kişisel nefretimiz ya da düşmanlığımız yoktur. Hiç bir resmi ya da sivil kuruma saygısız veya yok gören/ görmezden gelen tavrımız olmadı. Buna rekabet duygusuyla baktıklarımızda dahil. 

Halklar arası düşmanlıklara pirim vermedik, kin ve nefret söylemine daima uzak kaldık.

AyrıştırIcı ya da savaş yanlısı bir tutum almadık. Şiddete, teröre ve aşırılıklara karşı aramıza mesafe koyduk.  

Kışkırtıcı olmadık. Ham hayaller peşinde koşmadık.  

Ucuz slogan atmadık, sığ düşüncelere itibar etmedik, kuru inkar politikaları gütmedik, popülist davranmadık, yağcılık/yalakalık yapmadık, iftira ve küfürler savurmadık. 

Sadece ve sadece kendimizi açıklıkla ifade etmeye, halkımız, anayurdumuz, diyaspora, dilimiz, kültürümüz ve özgürlükler üzerine ürettiğimiz düşünce ve politikalarımızı cesurca savunmaya çalıştık.  

Evelemeden gevelemeden, çarpıtmadan, saptırmadan, net ve sade ifadelerle anlatmayı denedik.  

Halkımız ve ülkemiz için gerçekçi, akılcı, olabilir, uygulanabilir, başarılabilir olanları tahlil etmeye çalıştık.

Tam bu noktada her politik düşünce topluluğunun yaptığı gibi bazı önceliklerimiz olduğunu söyledik ve onları sıraladık.  

Kendi olamayanın, hiç olamayacağını, barışın ancak ve ancak iki eşit(ler) arasında olabileceğini ve eğer kapanmamış bir konu, bir defter varsa(ki bizim ana tezlerimizden biri de budur) bu hesabın görülmesi gerektiğini ve halklarımız arasında barış ve güvenli bir gelecek için karşılıklı saygının olmazsa olmazımız olduğuna sık sık değindik. 

Çerkes halkının bugün itibarıyla, yolunu yitirmiş, kaptansız, rehbersiz, klavuzsuz, rotasız, pusulasız, bir gemi olduğunun altını çizdik. Bu sebeplerden dolayı, hiç bir kimseyi haksızca yerden yere vurmadık.  

Sadece meşru eleştiri gücümüze dayanarak, yanlışların nerede yapıldığını, yapılanların arkasında ki varsa samimiyetsiz tabloyu ifşa ettik. Ve korkakları, korkularıyla, hatalıları hatalarıyla yüzleştirdik. 

İçinde bulunduğumuz durumu kabul edilebilir görmedik, zalimlere boyun eğenlerden kendimizi kalın çizgilerle ayırdık, karamsarlığı yüreğimizin derinliklerinden söküp attık ve halkımıza yeni bir umut aşılamaya çalıştık.  

Bilmediğimizde soru işaretini, nefes almamız gerektiğinde virgülümüzü koyduk. Durmamız gereken yerde noktalama işaretini koymaktan da imtina etmeyeceğimiz bilinmeli. 

Fakat kimi zaman “heyecanlı çocuklar” olduk, kimi zaman “Hayalperest”.  Kimi zaman “Neo Nazi” benzetmeleri, kimi zaman da “Kardeş halkların kuyusunu kazamak” gibi suçlama ve saçmalıklarla boğuştuk.  

Bizleri en çok yaralayanlar da kardeşimiz bildiğimiz, halkımızın bir parçası olduğunu düşündüğümüz kişi ve gruplardan geldi. 

Yine de biz; halkımız için, anayurdumuz için makul, güvenilir, iyi düşünülmüş/ planlanmış ve prensiplerde ortak karar alınmak kaydıyla her yerde ve eylem de beraber olduğumuzu, olacağımızı açıkladık ve sözümüzün her zaman arkasındayız. 

Şimdi siz değerli okuyucularımız, halkımızdan bir ricamız var.  

Hani sözümüzün başında, fıkradan sonra demiştik ya; “Bir hareket, bir halk, bir topluluk için en büyük talihsizlik, sözü dinlenir birinin, söz anlamaz olmasıdır.” Bundan böyle, bizim sözlerimizin, eylemlerimizin izinde/ arkasında olmaktan öte, önünde, yanında olunuz.  

Bizi yanlış yaptığımızda, yalan söylediğimizde, hata ettiğimizde, eksik ya da fazla söz veya eylem içerisinde gördüğünüzde, bizi uyarınız.  

Yanlışımızı düzelten, eksiklerimizi gideren, fazlalıklarımızı törpüleyen, öfkelerimizi dindiren, yaralarımızı onaran sizler olun. 

Eğer bu itibarı gösterir, bizi uyarır/ uyandırır, haberdar ederseniz, yardımcı olur, eksikliğinizi hissettirmezseniz, her daim katkı ve paylaşımlarınızla elinizi taşın altına sokarsanız, bizler de halkımızın düşün emekçileri olmayı sonsuza kadar sürdürebiliriz.  

Zamanın ve doğal rakiplerimizin aşındırıcı etkisine karşı, birlik ve dirlik çizgisinde, amaçlarımız ve halkımızın ortak menfaatlerini yıkılmaz biçimde savunabiliriz.

“Böyle Buyurdu Zerdüşt” adlı yapıtında Nietzsche ne güzel de seslenir;

“Bir derin kuyuya benzer yalnız.

Taş atmak kolaydır içine.

Ama bu taş dibe inecek olursa, deyin bana, kim çıkarabilir?

Yalnızı incitmekten sakının!

Ama incitecek olursanız, eh, artık öldürün de!” 

Sizden, bizi sakın ha! Yaralamalarınıza karşı tebessüm edeceğimizi beklemeyin.  

Ve doğruyu ve gerçekleri ve halkımız için en iyi olanı söylemeniz dışında, haksızca saldıranları affedeceğimizi beklemeyin. Eğer yanlışta direniyor olup, bataklığa saplanışımıza sessiz kalırsanız da… Bizi bu var olup/ olmamak kavgasında yalnız bırakmanızı da affetmeyeceğiz.  

Ve tüm bu iyi niyetli girişimimize rağmen, haksız suçlamalara inanıp bizi kurban etmeyin. Duyarsız kalıp, yok oluşa mahkum etmeyin. Bizi yalnız bırakıp, sahipleri ölmüş, terk edilmiş çiftlik evlerinin, çıkrığı kırık, suyu olmayan kuyularına da çevirmeyin. 

Yurtseverler, zamanın ruhunu okuyarak, tarihten alınan derslerden, yeni ve güzel bir elbise dikmeye çalışıyorlar bu güzel halka Çerkesler’e ve bu güzel ülkeye Çerkesya’ya! 

Bu uzun bir süreç ve büyük bir uğraşıdır. Bugünden yarına çığır açacak, büyük değişiklikler beklemeyin. Her hareket gibi yurtsever harekette, zaman/ mekan ölçeğinde, koşulların zorlanmasıyla, dönüşümü gerçekleştirmeye adaydır. Her varoluşun geçirdiği evreler gibi inişler, çıkışlar olacaktır önümüzde. Bütün olacaklara kendimizi hazırlamak ve şimdiden alıştırmak gerekmektedir. 

Aramızdan ve çevremizden her bir bireyin diktiğimiz elbiseyi beğenmeme ve eleştirme hakkı olacaktır. Ancak alay etme, küçümseme, yok sayma, saygısızlık etme hakkı yoktur. 

Çünkü bu düşündüklerimizi, yazdıklarımızı, yaptıklarımızı, altına imza koyduklarımızı, tek bir kaygı sebebiyle yapıyoruz: Çocuklarımıza ulusal (ve organik) kültürel bir öz ile yaşanır/ özgür/ birleşik bir ülke bırakmak. 

Şimdi bizi, kendinden görenleri ve samimiyetimize inananları aşağıda ki mail adresine yazmaya ve bizi yazdıklarıyla yönlendirmeye, bilgilendirmeye çağırıyoruz. Çünkü bu halkın ne kurtarıcıya, ne kahramanlara ihtiyacı var.  

Bir halk, eğer kurtuluşu görmek, özgürleşmek ve bütünleşmek istiyorsa, bunun yeğane temeli sadece ve sadece kendisi olacaktır.

Not: Yazı, haber, çeviri, fotoğraf, resim, görüş ve düşüncelerinizi, tüm katkı ve paylaşımlarınızı serasky@yahoo.com.tr adresine bekliyoruz. Gönderilen dosya ve dokümanlarınızın gerekli görüldüğünde yayımlanabileceğini lütfen unutmayınız.

http://www.cherkessia.net/  sayfalarında buluşuyoruz. Bu buluşmayı henüz büyük bir “Zefes” havasına sokamadık. Fakat önemli aşamalardan geçtik.  

 


Bu yazı toplam 4919 defa okundu.





Canberk

Wopsaw Semih abi...

30 Aralık 2011 Cuma Saat 00:26
Deguf Gamze

Sayın Akgün, başlığına çok uygun olmuş köşe yazınız.
ÇAĞRI güzel kelime.Ama çağırırken mevlena olunmadığını çağrılanlarında sorumlulukları olduğunu ne güzel yazmışsınız...!!

29 Aralık 2011 Perşembe Saat 02:05
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net