Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Dr. Kurmel Ömer Aytek
'BİLDİĞİM' BİRLEŞİK KAFKASYACILIK
26 Ağustos 2014 Salı Saat 10:46


1993-96 yılları arasında Birleşik Kafkasya (BK) hareketinin içinde bulundum. “Bildiğim” BK’cılık bu dönemde yapılanlar ve yapılmayanlarla sınırlı.Yazıyı bir özeleştiri olarak da okuyabilirsiniz.

Dernekte göreve başladığımız 10 Ocak 1993 itibariyle klasik sağ ve sol kavramları dünyada iflas etmişti. Artık ulusal olan ve olmayan ayrımı anlamlıydı. Ama bu gerçeğin Çerkes toplumunda bir karşılığı yoktu.

İki köklü akım BK’cılığınve Dönüşçülüğün kökleri Soğuk Savaş öncesine dayanıyordu. Ama Soğuk Savaş döneminde donmuş kalmışlardı.Çerkesdiasporasının siyasal iklimini ikisi şekillendiriyordu.

En büyük sıkıntı kavramların gettolaşmış olmasıydı. Tercihiniz Çerkesveya Kuzey Kafkasyalı ; asimilasyonveya “Birleşik Bağımsız Kafkasya”;  anti-komünizm veya dönüş ;Rus düşmanlığı veya Ekim Devrimine minnetten biri olmalıydı.

BK’cılığın ve Dönüşçülüğün tek başlarına doğruyu temsil etmediklerini ama söyledikleri şeyler içinde münferit doğrular olduğunu ve bu doğrulardan bir sentez yapılmasının gerektiğini savunan bir çevre yoktu.

Bu durum sürdürülemezdi.Metaforik olarak, 11 Mayısa ve 21 Mayısa bir arada sahip çıkacak yeni bir iradeye ihtiyaç vardı.

Hareket noktamız buydu. BK’cılığın insanlara cazip gelen yanı–başka şeyler yanında- ezberleri bozmasıydı.

En büyük şansızlığımız 3 yıla 2 savaşın sığmasıydı. Abhazya ve birinci Çeçenya savaşları söylemimizi militanlaştırdı.Başlattığımız açılımları sonuna kadar götüremedik ve kalıcı hale getiremedik.

Eski ezberleri bozarken kendi dogmalarımızı yarattık. Aktivist yanımız entelektüel potansiyelimizi yok etmişti.

Görev süremiz bittiğinde BK’cılık Rus ve sol (sadece Sovyet değil genel olarak “sol”) düşmanlıklarını özdeşleştirmiş, uzlaşmaya kapalı, ufku Kuzey Kafkasya ile sınırlı, Türkiye’deki demokrasi mücadelesinden kopuk klasik bir popülist sağ hareketti. Bizden sonraki nesiller bu yanlış mektubu aldılar.

BK’cılık birçok şey oldu ama liberal olamadı. Dünyalı bir dil geliştirememek hareketin bir ayağını hep topal bıraktı.Çekoslovakya’daki Charter 77 gibi olabilseydik veya içimizden Vaclav Havel gibi bir figür çıkarabilseydik herşey çok farklı olabilirdi.

En büyük yanılgıya kimlikler konusunda düştük. Siyasal bir anlam yüklediğimiz “Kuzey Kafkasyalı” kimliğini fetişleştirdik. Oysa halklar içinde bir karşılığı yoktu.

1989 yılında kurulan Dağlı Halklar Konfederasyonu kimliklere saygılı ve ademi merkeziyetçi bir modeldi. Ama biz Türkiye’ye özgü ezberlerimizle onu ulus-devlet gibi okuduk. Bu bir sapmaydı.

Mesihçi bir hava egemendi. Kendimizi öncü ve kurtarıcı olarak görürdük. Çünkü “ideolojik” tutarlılığımıza çok inanırdık. “Hazardan Karadenize birlik ve bağımsızlık” her zaman her yerde herkes için geçerliydi. Tarih o yöne akıyordu. Marksist olmasak da Marksistler gibi düşünürdük.

Halkla organik bağımız yoktu, bu bilinçli bir tercihti. Toplumla sıkı bağların sahip olduğumuza inandığımız yüksek siyasal bilinci sulandıracağından emindik. Leninist değildik ama örgütlenme anlayışımız Leninist bir partiyi andırırdı.

Abhazya ve Çeçenya savaşları sırasında Abhaz ve Çeçen diasporalarının bir türlü “biz” diyememelerine nasıl içerlediğimizi hala hatırlıyorum.

Her şeye rağmen doğruluğuna inandığımız şeyleri yaptık.O günün doğruları bugünün yanlışları olsa bile…

Bununla birlikte1993-96 döneminin geleceğe iyi bir miras bırakamadığını düşünüyorum.Bozgun psikolojisi ideolojik dönüşümü sonuna kadar götürmemizi engelledi. Geriye baktığımda tarihsel bir fırsatın kaçırıldığını görüyorum.

Bitirirken yarın için birkaç cümle …

70 yıllık Sovyet toplum mühendisliğinin ardından 1917-1918 kesitinin sloganlarına geri dönülemez.
O, tarihin belli bir aşamasında çok özel bir dönemdi. Tekrarlanamaz.

Ama tek sorun bu değil.

“Bildiğimiz” BK’cılık Soğuk Savaş’ın kamburlarını da taşıyor. Güncellenmiş değil. Eğer güncellenirse bu defa “bildiğimiz” BK’cılık tanınmaz hale gelecek.

Tıpkı 1985-1991 yılları arasında reforme edilmek istenen komünizm gibi …

Halkların “birleşik” değil, gönüllüğe dayanan ortak bir iradeye ihtiyaçları var. Bu konuyu “Stratejik Çıkarlar Örtüşüyor” başlıklı gelecek yazımda işleyeceğim.


Bu yazı toplam 9366 defa okundu.





Hakan Saygun

Tarif ettiğiniz BK'cılık birebir Ankara ekolü ile örtüşüyor. Ancak Ankara ekolüyle tam zıddı olduklarını her daim deklere eden İstanbul BK Hareketine yönelttiğiniz eleştirilerin büyük çoğunluğunun haksızca olduğunu düşünüyorum. Özellikle "dönüşçülük" ve "sol düşmanlığı" konusunda. Sizin içinde bulunduğunuz 93-96 dönemi neler yaşandı bilmiyorum ama 96-2002 arası sık sık ziyaret ettiğim İstanbul BKD'de muazzam bir dönüş fikri, söylemi ve hatta eylemi gördüm.
O dönemdeki arkadaşlardan birçoğunun hatta oransal olarak dönüşçüyüm diyenlerden çok daha fazlasının bugün Kafkasya'ya dönüp yaşadığını geri kalanların da bir ayaklarının sürekli orada olduğunu biliyorum.

"Uzlaşmaya kapalı" dediğiniz yapı içerisinde veya misafir gelen sol görüşlü ve hatta ateist Çerkes arkadaşlarla çok derin ve samimi sohbetleri hatırlıyorum. Hiç bir dışlama da söz konusu olmadan. Üstelik ortak proje geliştirip birlikte çalıştıklarını da gördüm.

"Her şeye rağmen doğruluğuna inandığımız şeyleri yaptık. O günün doğruları bugünün yanlışları olsa bile…" diyorsunuz.

O HALDE BUGÜNÜN "DOĞRULARI"NIN GELECEĞİN "YANLIŞLARI" OLMAYACAĞINI KİM SÖYLEYEBİLİR!?

Çerkesya hareketinin veya (fiili durumuyla) söyleminin siyasi Çerkesya'nın kuruluşundan ziyade diasporada "Çerkes" etnisitesinde sayılmayan diğer Kafkasyalı halkları ötekileştirmek üzerine inşa edilmesi, kendi gibi düşünmeyen tüm düşünce, fikir, yapı, kurum vb.lerin tukaka ilan ederek, bütün enerjisini bu minvalde tüketmesi, bunun sonucunda da aşağıdaki bazı yorumlarda da görüldüğü üzere Abhazya'nın kurtuluşunda şehit düşmüş Adigeler için "birkaç tane kafatası boş Çerkes" bile diyebilen "yurtseverler" yetişmesine olanak sağlaması geleceğin "yanlışı" olabilir mi?

19 Ekim 2014 Pazar Saat 19:51
Tunç Öney

Samsun'da; Samsun Kafkas Kültür Derneği'nin kuruluşundan, Samsun BKD'nin açılışına kadar, dernek faaliyetlerinin her aşamasında yer almış Çerkes büyüklerimizin ve 90 lı yıllardan sonra tanıştığımız arkadaşlarımızın hala nedenini anlamakta zorluk çektiğim ayrılıklarına bizzat şahit olanlardan biriyim.
O dönemler Erbakancı veya Ülkücü (veya geçmişinde ülkücü) görüşlere sahip İslamcı ve eski Türk Milliyetçisi ağırlıklı bu Çerkes kitlesi, ideoloji temelli taleplerinin karşılık bulmaması ile bir birikim sonucu çok yakınında cami olduğu halde dernekte mescit açılmamasını "bahane ederek" 1994-
1995 yıllarında bu yeni ütopyanın peşine takılmışlardı yanlış hatırlamıyorsam.Ayrılıkları diğer şehirlerde Çerkeslik adına ne gibi bir pozitivite yarattı bilmem ama Samsun'da dernek tabanlı dayanışma ve faaliyetleri sildi attı.
Altını çizerek belirtiyorum bitirdi.Ayrılık öncesi rahmetli Ferit Berzeg ve Allah uzun ömür versin Jülide Erdoğan başkanlığında "her hafta sonu" yaptığımız buluşturma etkinliklerinde derneğimize insan sığmazdı.Ekiplere köylerden yine rahmetli Necmi Üney tarafından araçlarla sayısız Çerkes Çocukları getirilirdi.Samsun'da 90'ların dernekçiliğinin amacına ulaştığı yıllardı.Ve birden bitti.
Amaçları belki bu değildi, daha yönetici, daha söz sahibi olacakları bir platform bulmak için çıktılar bu yola belki ama etkileri Samsun'da çok yıkıcı oldu.BKD'de, biz de çok zorluklar çektik.Köy köy gezildi ve bizim ne kadar Rusçu ne kadar kominist olduğumuz anlatıldı Çerkeslere.
Yayın organlarında hakarete varan yazılar yazıldı karikatürler çizildi Rus yanlısı olduğumuz, Rus ajanı olduğumuz hakkında.Kafkasya konulu bir konferanslarına bile katılmıştım amaçları ne acaba diye?
Kafkasya yerine 1 saat kominizmin dini ve siyasi zararları anlatılmıştı ve komunist olmadığım halde canım sıkılmıştı bu garip misyonerliğe.
Bu insanlarla aynı ekipte oynadık, aynı düğüne aynı cenazeye gittik yıllarca, çocukluktan beri arkadaşım çoğu, aynı insanız aslında.Ve bir dönem düğünlerde cenazelerde karşılaştığımızda selam alamaz olduk, düşmanca bakışları altında çoğundan.

Tabi ki aramıza Adigelik dışında hiçbirşeyin giremeyeceği arkadaşlarımız da vardı içlerinde ama şu anda o dönemlere ait bize en az zarar verecek şeyleri anlatmaya çalışıyorum yaşadıklarımızdan ve o kadar çok şey var ki hatırladığım.
Hatta bir dönem derneğin kapısına kilit vuracak aşamaya bile geldik.Çerkes nüfusunun en yoğun olduğu ama Adigecenin ve Adigelik bilincinin de en hızlı kaybolduğu Samsun'da 90 lı yıllarda uzak köylerden gelip buluşan, görüşen ve her aktivitede seve seve görev alabilecek o coşkulu yüzlerce insanla 2014'e kadar neler yapabilirdik siz düşünün.
Belki Adigece bilmeyen 1000 çocuğa Adigece öğretecektik bu 20 yılda. Adigeliğini unutmaya yakın 1000 birey daha kazanacaktık belki de en basitinden.Belki de 1000 kişiyi döndürecektik Adigeye.

Samsun Kafkas Kültür Derneği'nin (şu an Samsun Çerkes Derneği) benim de içinde olduğum 20 yıl boyunca sağ veya sol bir ideolojiyi kapıdan içeri soktuğunu görmedim.Bir kere bir ideoloji sohbeti yapıldığını da görmedim.Sadece daha çok sayıda bir arada olmanın daha fazla güç anlamına geldiği görüşünü benimsediği için bugünkü çatının altında bulunduğunu düşünüyorum.
Bu gün itibarıyla bu ayrılığın Samsun Kafkas Kültür Derneği veya herhangi bir sol ideolojiyle alakalı olmadığını da çok daha iyi görebiliyorum.Bir arkadaşın dediği gibi belki de TC nin Çerkesler üzerinde bir planıdır BKD.

Sn büyüğüm Aytek Kurmel'in yaptığı bu öz eleştiriyi saygıyla karşılıyorum ama Samsun'dan giden 20 yılı hiçbirşey geri getiremez.Ama yine de bunlar onlar yaptı demiyorum.Onlar yok, biz varız.BKD "bana göre" adı birleştirme olan bir bölme ve düşmanlaştırma mekanizması olsa da biz aynıyız, biriz.Bunu biz yaptık.

05 Eylül 2014 Cuma Saat 17:40
CANER K'UEK'UE- Mersin

Bu güzel ve anlamlı yazı için öncelikle Aytek bey'e teşekkürler..

Ben genç bir Yurtsever olarak olaya yaklaşmak istiyorum. Biz de küçüklükten beri Birleşik kafkasya masalıyla uyutulduk ve büyütüldük.
Bu anlamsız ve içi boş kavramın Çerkes halkına sürekli ayak bağı olduğunu ve Çerkesya idealinin önünde büyük bir engel olduğunu göreli beş altı yıl oldu.
Herkes Çerkes kavramıyla yola çıkan bu hareketin Çerkes ulusuna verdiği zarar tarih boyunca telafi edilemeyecek türden..
Bu hareketin T.C tarafından organize edildiğini düşünüyorum şahsen. Nedeni ise Çerkesya toprakları üzerinde yaşayan azınlık türk topluluklarına bir devlet kurma şansı verme hayali olması..
Şimdi saçmalama Caner diyen olacaktır belki :) ama size basit ve somut bir örnek vermek istiyorum.. Bir şahıs.. T.C adına çalışan Çerkes bir ajan..

Adi “Haci Bayram Bolat”. 1974 Corum-Alaca-Kapakli dogumlu.

Bu şahsın bir-kaf idealini güden kafkas vakfı ve ajans kafkas üzerindeki etkisi bir hayli fazla.. Zamanında dönüşçüyüm diye Nalçik'e yerleşiyor ve t.c ajanı olduğu ruslar tarafından anlaşılınca sınırdışı ediliyor.
Olayı AİHM e taşıyor ve ruslardan tazminat bile koparıyor. daha sonra bu şahıs ne mi oluyor :)) Tabiki de TİKA ( Türk işbirliği ve kalkınma teşkilatı ) kafkasya sorumlusu azerbaycan tika başkanı oluyor...

KAYNAK: http://sonerdaur.wordpress.com/2012/05/19/corumlu-lawrence/

Yani arkadaşlar demem o ki bir-kaf hareketi türklerin Kafkas halkları üzerinde oynadığı bir oyun..
Allah a binlerce şükürler olsun ki Çerkesya idealini idrak ettik ve bu ideal uğrunda bütün hayatımızı feda etme kararı alabildik.. Bu da yurtsever insanlar sayesinde oldu...

1990 sonrası Çeçenlere yardım edelim dedik abazalara yardım edelim dedik. Bi de bakmışız herkes işinde gücünde bi tek biz Çerkesler ortada kalmışız.. Ne kadar da trajikomik.. Hadi Çeçenler ruslarla mücadele etti de yardım etti Çerkesler. Abazalar ile Gürcülerin savaş saçmalığı da nesi ? iki Kafkas halkı birbirine girdi arkadaş yahu. Var mı böyle bi saçmalık.
Ruslar Abazaları gaza getirdi siz ayrısınız sizin gürcülerle bağınız yok. Abazaların yanına da birkaç tane kafatası boş Çerkes koyup gürcülerin üstüne saldılar.
Kısa kesmek gerekirse tarih boyunca ( kafkas halkları da dahil ) bir çok halk tarafından kullanıldık ne yazık ki. Bunu söylerken içim acıyor ama gerçek bu. Komşumuzun bahçesini temizleyelim derken kendi bahçemizde biriken pisliğin geç farkına vardık.
Çerkes ulusu artık gözünü açtı. Açmaya da devam ediyor.. Soçi olimpiyatları sırasında ( başta abhazya ) kimse yanımızda olmadı.. Yanımızda olmaları bir yana olimpiyatı destekleyen demeçler yayınladılar bile.
Bu böyle olmaz arkadaş. Bundan sonra herkes kendi işine baksın. Herkes kendi bahçesini temizlesin. Bizim tek idealimiz Çerkesya idealidi.Bir gün bağımsız Çerkesya topraklarında bir-kaf cıları da misafir etmek isteriz.

Herkese saygı ve selamlar.

04 Eylül 2014 Perşembe Saat 18:05
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net