Rahmetli Ç’eraş Zaynab’ın editörlüğünde 55 yıl önce, 1960 yılında yayınlanmış 10 bin sözcüklü küçük bir Adıgece sözlük var, 55 yıldan beri onun üzerinde yatılıyor. Ayıptır. Koca cumhuriyet 55 yıl boyunca Zaynab dışında bir dil bilgini, Adıgece sevgisi olan birilerini yetiştirememiş mi? Yiyicilik, tembellik ve umursamazlık o denli mi yaygın hale gelmiş? Adıgelik bu kafayla nasıl yükselsin ki?..
Temizlemesi zor olur sonra. Marifet, kopya çekmeden, özgün bir Çerkesçe-Türkçe sözlük yazmakta, asıl marifetse Çerkesçeden Çerkesçeye sözlük hazırlamakta, tabii Rusça ya da Türkçe karşılıkları da yazılırsa daha mükemmel olur.
Sn.Mustafa Saadet,
108 bin sözcüğü derlemek, 22 bin sözcüğü seslendirmek önemli bir çalışma. Anayurttaki enstitülere örnek olmalı. Anayurtta su başlarının iş çıkarmak istemeyenlerce tutulduğu, ele geçirildiği anlaşılıyor. Yazık.
20 kişilik dil komisyonundan söz ediyorsunuz.
Bu bir amatör komisyon olmalı. Ama prof. ünvanı taşıyan yüzlerce kişiden oluşma komisyonlar, para yeme dışında ne yaparlar? Doğrusu merak ediyorum.
Bu arada şunu da belirtmek gerekir, şahsen bu çalışmanıza eleştirilerim olsa da, örneğin aradığım birçok Çerkesçe ya da Türkçe sözcüğün kayda girmediğini anlasam, 108 bin sözcük bilgisinin birbirini tekrar etme, edebiyat diline bağlı kalmama, seslerin hatalı verilmeleri ya da sözcük sayısının aynı sözcüğün çoğaltılmaları olduğu kuşkusunu taşısam bile, yine de sözlük linkini yorumunuza ekleseydiniz bilmeyenlerin ulaşmalarını sağlamış olurdunuz diyorum. Saygılar.
Sayın Khuade Adnan,
Değerli bilgilendirmeniz ve değerlendirmeleriniz için teşekkürler. Adıgey’deki kokuşmuş bürokratik yapıyı ele almayı ve eleştiri yapmayı ihmal etmiş olmalıyız. Bu yapı kendi kendine düzelmiyor, bir idari reform ve yeniden yapılanma gerekiyor. Bu da zor. Suyun başını tutmuş olanlar (Moskova ve yerel temsilcileri) buna izin verirler mi? Demokratik olgunluğa erişilmiş mi? Sanmıyorum.
Önce laçkalaşmış bu yapıyı anlamaya çalışmalıyız. Bir önceki Başkan Şevmen Hazret, bu yapıyla ve bu yapıda görev almış oportünist bürokratlarla başa çıkamadığından yakınmıştı (Adıgey Cumhuriyeti Devlet Başkanı Hazret Şovmen’in Veda Mesajı).
Değişik ve Adıgeyli olan kişilerle zaman zaman yapmış olduğum görüşmelerde bazı kurumların arpalık olarak kullanıldığı izlenmini edindim. “Adıge mak” gazetesinin de arpalıklardan olduğu söylendi. “Adıge mak”ı çıkarmak için diyelim 15 kişi gereksin. Tepedeki (üst bürokrasiden) kişiler işsiz bir iki yakınını gazeteye aldırıyor ve bunlara yeni ve tabii daha dolgun paralı bir iş bulunana değin düzenli maaş ödeniyormuş. Gazetenin böyle kişileri işe almama şansı yok gibi bir şeymiş. Üst baskı söz konusu...
Bu durumda gazete, atıyorum 100 üzeri torpilli kişiye fazladan maaş ödemek zorunda kalıyor. Devlet bütçesinden olmalı.
Başka bir sorun da içerik. İçerik son dönemde adeta buhar oldu. Bu yazarlardan çok, iktidardan kaynaklanıyor olmalı, politik bir sorun. Bu bakımdan içerikten de vazgeçtik. İktidar süzgecinden ("sansürden") geçmiş gazete yazıları bile görüldüğü gibi internete verilmiyor. "Adıge mak"ta “Elektronnaya gazeta” denen bir elektronik bölüm var, oradaki yazılar kopye edilemiyor, tek tek okuyup yazmak gerekiyor. Adıgey’de vakit bol olabilir ama, maalesef bizim boş vaktimiz yok.
Diyelim 100 kişiye fazladan maaş ödeme varsa, ne diye bunlardan birine ya da birilerine yazıları internete yükleme görevi verilmiyor?..Çok mu zormuş bu iş. Maalesef "Salla başını, al maaşını" anlayışı hakim olmuş gibi.
Anlaşılan her şeyin suyu çıkmış. Adıge Enstitüsü’nden 100 üzeri kişi "çalışıyor", maaş alıyor. Peki yapılan ne? Bilemiyorum. Haftada iki yarım gün çalışılıyor. Yaşlı kadro arada bir uğrayıp maaş alıyor olmalı. Gençleştirme yok. 55 yıldan beri “Adıgeceden Adıgeceye” bir sözlük bile yayınlanamamış.
Peki, Thakuşıne Aslan ve Başbakan Kumpıle Murat bu gibi durumları görmüyor mu? Kendilerinden bir hareket görmüş değiliz.
Radyo-Televizyon kurumunda da şişkinlik olduğunu söylüyorsunuz. Bu tablo karşısında şaşırmamak gerekir, orası farklı olabilir mi? "Kambersiz düğün olur mu?" demişler. Türkiye’deki özel bir tv kanalı personelinin çok üzerinde kişiye maaş ödeniyormuş, Türkiye'dekiler 78 milyon kişiye ve dünyaya sesleniyor, Adıgey'deki lokal/yerel bir televizyon, olsa olsa 100 bin kişiye sesleniyor, Türkiye’deki yayınların sekizde biri, yani 24 saat yerine 3 saat yayın yapıyormuş. Bu 3 saatin yarısı da Rusça olmalı. Buna bataklık denebilir.
Kabardey’i söz konusu etmiyorum. Orası daha da berbat olmalı. İçmekten çalışmaya vakit kalmıyor olmalı. Oralı bir dostum muhbirlik yaparsan iş veriyorlar, demişti.
200 bin Karaçay para toplayıp Karaçayca özel tv kurar, koca koca Karaçayca sözlükler yayınlarken, 600 bin Kabardey adına özel tv’den vazgeçtik "Kabardeyceden Kabardeyceye" bir sözlük bile yayınlayamıyorlar.
Rus, sanki "çalışmazsan maaş alırsın" diyor olmalı. Öyleyse bu bir kültürel soykırım olur.
Adıgey halkı dindarken (Sovyet öncesi) beynamaz olan Kabardey’e radikal İslami akımların sızabildiğini görebiliyoruz. Anaormal bir durum. Sen halkı köle gibi görürsen, aşağılar ve bir lokmaya muhtaç bırakırsan olacağı budur.
Aynı akımlar Adıgey’de kök salamamış diye tehlikenin sona erdiğini söyleyemeyiz. Önlem alınmazsa tehlike oraya da sıçrar. Yine de, Adıgey’de ve Krasnodar Kray’da daha demokratik bir atmosfer bulunduğunu söyleyebiliriz, ayrıca buralarda feodalizmin daha erken bir tarihte tasfiye edilmiş olması ve halka özel toprak verilmiş olması bunda belirleyicidir. İnsanlar Adıgey’de, biçimsel düzeyde de kalsa utanır, evrensel demokratik değerlere ve Adıge geleneğine ters düşmemeye bakar, ters düşmeyi göze alamıyorlar, dışlanma tehlikesi var.
Rus'u da Adıge'si kendine çeki düzen veriyor. Feodal alışkanlığın tam silinmediği, izlerinin diri olduğu yerlerde bu değerler zayıflıyor, lokal değerler öne çıkıyor ve başkalarını umursamaz olabiliyorlar diye düşünüyorum. Bir tanıdık "hırsız hırsız olduğu için utanmıyor, başkaları da hırsızlık yapıyor diye onu ayıplamıyor, dışlamıyor" demişti.
Sadece Adıgey’de değil, Rusya bütününde reforma ve yeniden yapılanmaya her zamankinden daha fazla gereksinim var diye düşünüyorum. Saygılar.