Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Hapae Erhan
Üçüncü Yol Mümkün mü?
11 Ağustos 2016 Perşembe Saat 12:35


ODTÜ bildirisinde bahsedilen üçüncü yoldan bahsetmiyorum. Bir zamanlar eğitim gördüğüm (belki de gizli gizli övündüğüm) mektebin, felaket bildirilerini okudukça (gizli gizli dövündüğümü) itiraf edeyim. Ne darbe ne dikta üçüncü yol mümkün diyorlar, neyse o? 


Kenan Evren’in yargılamasının başladığı gün, Ankara adliyesi önündeki devrimci pankartların aynısının tıpkısı. ‘ 12 Eylül’e de karşıyız.’ İkincisi anayasa halk oylaması imiş, hani yetmez ama evet zamanı. Özal-Evren-Erdoğan’ın ‘faşist diktatörler’ olarak yan yana yağlı boya portresi. Kült ‘Lenin-Marks-Stalin’ afişinin aksini çizmişler. 


‘Bu’ mudur halimiz yahu’ dedim kendi kendime. Nereye geldim ben? 


Neyse. 


Benim tartışacağım şey başka. 


Bizim kuşaklar bilir, iki süper devlet vardı; Amerika ve Sovyetler Birliği. Üçüncü dünyacılar vardı birde,  o zaman başkanı Tito idi, (Yugoslavya). 


Cüce Teng destekliyordu (Çin), Kaddafi de vardı içinde, belki Çavuşesku ve Enver Hoca’da. 

Cüce Teng, bizim Özal gibiydi; ‘serbest piyasaya evet özgürlüklere hayır’ demişti. Piyasaya evet demek bile bu gün Çin milletini zenginleştiriyor ve belki ilerde özgürleştirecek. 


‘Ne Amerika Ne Rusya, Bağımsız Demokratik Türkiye’ sloganı o zamanların işidir ve muhtemelen Çin işidir. Dev-yolcular Küba’dan, bizler Pekin’den. Sovyetçi (TİP-TSİP-TKP) sloganların kökü zaten belli, Moskova. Yani; Demirel haklıymış, hepimizin kökü dışarda. 


Gelelim esas meseleye. 


Feto örgütünün, Aydın Doğan da dâhil basını, Deniz Baykal – Ecevit de dâhil siyasetçileri ve hatta Ak Parti örgütü ve tüfekli-tüfeksiz bürokrasisini rehin aldığı gibi, Fettullah Gülen’i rehin alıp Türkiye’yi parmağında oynatma onursuzluğu peşinde koşan Amerika ve Avusturya başbakanının ağzında somutlaşan- ifşa edilen AB’nin oyalama projesi gerçekse, ne diyeceğiz?  


Dostumuz mu şimdi bunlar? 


İsviçre olsak iyide öyle değil halimiz. 


Sağımız dini diktatörlük, altımız da devlet kalmamış, kuzeyde sert bir diktatörlük, batı ise bize dost değil. 


Güvenilecek kimse yok anlaşıldığı kadarıyla. 


Şart mı peki? 


Şart değil belki, kimden ne fayda geldi ki? 


Biz, ülke içinde barışı sağlayıp, demokrasi seviyemizi üstlere çekersek kardeşçe, kim ne yapabilir bize? 


Fetö aradan çekilirse Kandil ve işid’den de kurtuluruz belki. 


Halk hepimizi kurtardı da en çokta Kürtleri kurtardı bence. Darbeler bu ülkede batıyı bir iki tokatlayıp sonunda Kürtlere dönerdi, vur ha vur. Bakınız Diyarbakır cezaevi. Cizre halkının kaymakamlığı darbecilere karşı korumaya giriştiğini görünce umutlanıyor insan.  


Cizre’nin Kürt halkı Demirtaş ve Kandil gibi düşünmüyor demek. 


Yolumuz demokrasi ve iç barış olmalı ve bu; Nato üyesi olmaktan, AB aday üyesi olmaktan, Şhangay Beşlisine altıncı olmaktan daha önemli ve daha güçlü. Gücü halktan geliyor ve ispatı var, direniş. 


O halkı nasıl özgürleştirip nasıl zenginleştireceğimize dair ‘fikir-mal ve hizmet’ üretmektir esas görevimiz. 


Çünkü artık, hak etti. 


CARI. 


gusips

.


Bu yazı toplam 8140 defa okundu.





Şirin M. Uyanık-Maraş

3.yol Erhan Hapae gibi 'dün dündü bugün bugündür' liberallerinin dediklerini kafaya takmamanızdır.

Kendisi 7 ay öncede batıya güveniyordu. Serbest kürsü arşivlerden bulabilirsiniz.

http://www.cherkessia.net/author_article_detail.php?article_id=4105

19 Ağustos 2016 Cuma Saat 11:47
B.Kerem Uslu

15 Temmuz Türkiye'yi işgal etmenin planıydı.

FBI'ın çeviri hizmetlerinde çalışmış, daha sonra işten çıkarılmış olan Sibel Edmunds, darbe girişiminden iki gün sonra 17 temmuz'da, darbenin Türkiye ve Erdoğan'ı dize getirmek için girişilmiş araçlardan yalnızca bir araç olduğunu söylemişti.
Batı medyasının yaklaşık üç senedir Türkiye ve Erdoğan'ı nasıl şeytanlaştırdıklarını ve bunu yaparak bir anlamda "diktatöre karşı yapılmış darbe meşrudur" algısı yarattıklarını belirtmişti. Darbe başarısız oldu, şimdi ne yapabilirler peki? sorusuna da şöyle cevap vermişti:
''İncirlik dünyanın belki de en güvenli hava üssü. ABD'dekilerden bile daha yüksek güvenlikle korunuyor. Şimdiye kadar İncirlik'in güvenliği soğuk savaş dönemi de dahil olmak üzere hiç ama hiç sorgulanmadı. Şimdi bir anda medyada şu şekilde haberler görmeye başlayabiliriz: İncirlik ne kadar güvenli? İncirlik'teki silahlar ya teröristlerin eline geçerse? bu Nato ve müttefiklerinin Türkiye'ye müdahele etmesini zorunlu kılacak ve meşrulaştıracak. batı medyası böyle bir algı yaratarak yeni bir müdahale zemini oluşturmaya çalışacak.''

Yeni bir müdahale olur mu, olmaz mı?
Olursa karşılığını nasıl alırlar soruları bir yana, darbenin başarısız olmasının ardından "İncirlik ne kadar güvenli" başlıklı haberleri yapmaya başladılar.

http://europe.newsweek.com/…sts-report-490358?rm=eu

http://www.businessinsider.com/…lik-air-base-2016-8

http://www.jpost.com/…apons-from-turkey-base-464141

https://www.rt.com/…987-us-nukes-turkey-vulnerable/


Erhan bey 'dostumuz mu şimdi bunlar?' diye sormuşsunuz ya.

18 Ağustos 2016 Perşembe Saat 15:17
Harun Taş

Darbe sonrası için kafamı 2 soru kurcalıyor :

1. İfadesi alınan fetö teröristlerinin kandırılıp, kandırılmadığı nasıl tespit ediliyor? bir dönem herkes fetöcü idi. cumhurbaşkanı gibi pişmanım diyen kişi bırakılıyor mu?

2. İfadesi alınanlar millet vekili, belediye başkanı, il meclis üyesi gibi akp'lilerin ismini verince bunlar tutanaklara geçiriliyor mu? geçiriliyorsa niye hiç biri hakkında şu ana kadar işlem yapılmadı?

16 Ağustos 2016 Salı Saat 19:05
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net