





“Bir bilgin gemiyle yolculuk ediyormuş...
Yanından geçen bir gemiciye:
Sen gramer bilir misin..? diye sormuş...
Gemici omzunu silkmiş: Ben gemiciyim, öyle şeylerden anlamam demiş !
Bilgin ona küçümseyici bir tavırla bakıp:
- Öyleyse ömrünün üçte biri gitti demiş ve bir soru daha sormuş:
Bilimden, fenden haberin var mı..?
Gemici dudak bükmüş: O dediklerin nedir, ne işe yarar? diye konuşmuş.
Bilgin: Gitti öyleyse ömrünün yarısı..! diye alayla gülmüş...
Bir süre sonra gemi sallanmaya başlamış, gemiciler telâşla oraya buraya koşuyorlarmış..! Bilgin merakla ne olduğunu sormuş !
Gemici: Şiddetli bir fırtına çıktı bu gidişle gemi batabilir! dedikten sonra bilgine:
Yüzme bilir misin..? diye sormuş...
Bilgin: "Hayır!" deyince başını sallamış ve şöyle demiş:
- Öyleyse gitti ömrünün tamamı!”
Yaşam böyle bir şey.
Ancak yaşayarak öğrenirsin.
Deneyimlemek iyi, hoş, güzeldir amma…
Deneyimlediğin son yaptığın olabilir.
Öyleyse!!!
Öylesi felan yok! Deneyimler seni bulmadan, yaşaman lazım. Kısaca deneyimleri, kendince egzersize dönüştürmelisin.
Yarın, şiddetli bir fırtına çıkabilir ve gemi batabilir. Onun için şimdiden yüzmeyi öğrenmen gerekir.
Çerkesler; dünyaya, tarihe ve uygarlığa önemli katkılarda bulunmuş bir toplumdur.
Çerkesler’in en büyük şanssızlığı, Çerkesya’nın; Rusya, Osmanlı ve İran gibi 3 büyük imparatorluğun arasında bir konumda topraklara sahip olmasıydı.
Zulüm, acı ve ölüm ile çok kez sınandı.
Savaşlar, işgaller, soykırım ve sürgünler yaşadı.
Yaşanmış olan yaşandı, gelelim bugünlere ve yarınlara.
Yaşama ve ülkesine tutunması Çerkesler’in özgürlüklerine tutunması ile eşdeğer bir durum.
Çerkes halkının, diğer dünya halkları arasında yer bulması da, geleceğini garanti altına alabilmesi de, özgürce düşünen insanlarının çoğalarak, kendi toplumsal yapılarını evriltmesi ile ilgili.
Gelecek geçmişin tam olarak yansıması olsaydı, yaşanmış en kötülerden, yeni kötüler beğenmek zorunda kalırdık.
Bu sebepten yeni, doğrular, ataklar, hareketler, sesler çıkartmak zorundayız.
Yeni bir yaşam için, alışkanlıklardan güç almak değil, yeni bir anlayış gerekir.
Bu tür toplumsal ivmeyi yakalayabilmek için de toplumun genç, aydın ve dinamik kuşaklarına iş düşer.
En zor, en kötü, en olmadık durum ve sonuçlara hazırlıklı olmak ve en kolay, en iyi, en doğru yöntem ile donanım kazanmak gerekiyor.
Çağ hızlı ve alışık olmadık biçimde akıyor.
Deli ırmaklarda kafamızı kayalara vurmak yerine, yüzmek ve en kısa yoldan kendimizi karaya atmamız gerekir.
Bilim, teknoloji, sosyal ve ekonomik zenginliklere ulaşabilmek ve halkımızın varoluş yolunu açabilmek için çalışmalı ve gayret göstermeliyiz.
Toplumsal dayanışmayı, uluslararası dayanışma ile berkitmeli ve sonsuza kadar özgür yaşayabilmenin politik yollarını açmalıyız.


Çok şey okuyup çok şey bildiğini sananların ukalalığı, cahil sanılan bir insanın ufak bir bilgi kırıntısıyla tepe taklak oluyor.
Hani bir laf vardır ; İSLAMİN SARTİ 5 , ALTİNCİSİ DA HADDİNİ BİLMEKTİR.
Yani haddini bilmek, kibirli olmamak büyük bir erdemdir.