Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Kaberdey Çerkesleri Hakkında Bazı Bilgiler
05 Ekim 2016 Çarşamba Saat 20:29

 

The Weekly Entertainer, 12 Ocak 1789,13-314, sayfa 40-42

 

G.ELLIS


Kaberdey Çerkesleri, diğer soydaşlarından ayrı yaşamalarına rağmen, hala Kafkasya’nın kuzey yakasının en güçlü halkıdır ve  bu üstünlük, komşularının, Kaberdey Çerkeslerinin tarzlarını tamamen taklit edecekleri ölçüde kabul görmüştür, bu genel tasvirler neticesinde, bunların dışında kalanların tamamı ile ilgili şu genel kanıya ulaştık;az önce belirtilen hususun yanısıra bir çok gelenekleri eşsizdir , bu ülkelerin en antik mukimleri ile olan ortak yönleri onları özel bir öğrenme merakının konusu kılmaktadır.    

 

  

 

Çerkesler üç sınıfa ayrılmışlardır: 1. Prensler, 2. Soylular (Özden olarak adlandırılmaktadır), ve 3. Tebaa ya da halk . Her bir prens ailesine belirli bir sayı isabet edecek şekilde halk, prens aileleri arasında bölüşülmüştür. Hiç bir prens, toprak (mülk) sahibi olamaz: bir prensin silahları, atları, köleleri ve komşu milletlerden silah zoru ile almaya muktedir olduğu haraç geliri dışında başkaca bir mülkiyeti yoktur. Prens sadece buyurgan (amir) değildir, her bir Prens kutsaldır; ve bu özel imtiyaz Kırım Prenslerine kadar dahi yayılmıştır. Fakat bu durum, şahsi liyakat ile birleştiği zaman doğumla gelen bir erdemdir.      

 

 

Bir prensin kazanabileceği en büyük onur, kendi milletinden, düşmana karşı taarruz edecek ilk kişi olmaktır. Bu onurun halihazırdaki sahibinin,söz konusu onuru, şaşılası bir cesaretle kazandığı söylenmektedir: prens üç arkadaşını almış, yüzlerce askerden oluşan bir Rus konvoyunun önünü kesmiş ve başarı elde etmiştir; ona eşlik edenler ise bu göz kamaştırıcı olayda hayatlarını kaybetmişlerdir, ancak elbette ölenler için bu sonuçsuz bir teşebbüs olmuştur. Prensler, barış dönemlerinde daha alt sınıftaki diğer soylulardan ve hatta çiftçilerden ayırt edilemez; yiyecekleri ve elbiseleri hepsinin aynıdır, prenslerin evleri görece biraz daha iyi durumdadır.

 

 

Özdenler ya da soylular, daha alt sınıftaki insanlar arasından, Prensler tarafından seçilirler. Soylular, Prenslerin memurları, kanunların icra edicileridir,  Prens tarafından önerilen tedbirler için, bütün bir  ulusun rızasının alındığı genel meclis toplantılarında, bu soylular  vazife yaparlar.

 

 

Soyluların da dahil olduğu halk,  toprakların sahibidir. Çok tuhaf bir çelişki ile Prensler bazen kendi tebaasının bütün mülkiyetine el koyma hakkını uygulama teşebbüsünde ve iddiasında bulunur;fakat aynı zamanda tebaanın, kendisinin haksızlığa uğradığını düşünmesi halinde, kendi tabiyetlerini bir diğer prense geçirme hakkı vardır: bu imtiyaz ile prensler, kendilerinin peşinden gitme isteği olacak, büyük umutlar ve refahın mutlak bir şekilde kendisine bağlı olduğunu düşünecek kendi tebalarının yakınlığını kazanmak mecburiyetinde bırakılır .

 

 

Çerkeslerin çok az üreticisi vardır. Oklarının ucundaki demir parça, kendi kendilerine ürettikleri tek mamuldür. Fakat olağanüstü hafif ve dayanıklı olan, çok iyi giysiler ve keçe pelerinler  yaparlar; ve bunlara atlar için nakışlı deri eşyalar ya da süslemeleri de ilave edebiliriz. İran’dan satın alınan zırhları ve Kubescha’dan satın alınan ateşli silahları son derece güzeldir. Tarımsal ürünler ancak kendi ihtiyaçlarını idame ettirecek ölçüdedir, koyunlar ve atlar, ticaretlerinin ana mallarıdır, özellikle atları son derece yüksek fiyatlarla satılır;fakat buna rağmen ganimet seferlerinde elde ettikleri köleleri olmasa, ticaret dengesi önemli derecede onların aleyhlerine olacak idi. Bu yüzden, bu tarz seferler yapma sanatını icra etmek, bir Çerkes Prensinin  en yüksek derecedeki kabiliyetidir ve uzun ve zorlu bir eğitim sürecinin ana gayesidir.     

 

 

Bir Prensin doğması üzerine, bazı soylular ya da bazen diğer bir aileden bir prens, doğan prensin babası tarafından, bebeğin gelecekteki eğitmeni olarak tayin edilir. Bebeğe bir yaşında iken, oyuncaklar ve silahlar aynı zamanda takdim edilir; eğer bebek silaha yönelmiş görünürse aile olayı çok büyük bir sevinçle kutlar. Yedi yaşında (ya da başkalarına göre 12 yaşında) çocuk babasının evinden, kendisine daha önce tayin edilmiş olan eğitmenine teslim edilmek üzere ayrılır. Eğitmeni tarafından kendisine, ata binmenin, silahların nasıl kullanılacağının, zoralımın nasıl yapılacağının, zoralımların ne şekilde gizleneceğinin öğretileceği düşünülür. “Hırsız” kelimesi Çerkesler arasında son derece ayıplama sözcüğüdür, çünkü bu sözcük “yakalanma”yı çağrıştırmaktadır. Eğitimlerin ardından çocuk, kayda değer ve tehlikeli bir zoralımcıya dönüşür, ve yeteneğinin, hitabetinin ve kuvvetinin mükemmel olduğu ana kadar babasının evine dönmez, eğitmen emeği karşılığında, öğrencisi tarafından eğitimi sırasında zoralımla elde edilmiş ganimetin onda dokuzunu alır.   

 

  

 

Bu tarz bir eğitimin, çocuğun baba tarafından şımartılmasından kaynaklanan kötü etkileri engellemek için muhafaza edildiği söylenmektedir. Bana göre, bu gelenek Çerkeslere özgüdür, fakat eğitimin amacı yaygın bir şekilde ganimet ile geçinen bütün Kafkasya dağlıları arasında aynıdır, bunun sebebi, acımasızlıkları ile ilgili söylentilerin büyük ölçüde abartılmasını sağlamaktır. Savaşlar, kendilerini yüksek derecede uygarlaşmış olarak gören uluslar tarafından ganimet hariç, diğer bir seçenek olmadan benimsenmektedir, ve söz konusu uluslar bu tür savaşların kendi insanlıklarına bir gölge düşüreceğini göz ardı etmektedirler. Seyyahların şikayetlerine cevap olarak, bu küçük kabilelerin prensleri, kendileri açısından son derece önemli olan hükümranlık alanlarının mahremiyetini koruduklarını, bütün yabancıların sahip oldukları gibi casusları ve düşmanları cezalandırma şeklinde haklarının olduğunu, kendi izinleri olmadan ülkelerinde seyahat eden tüccarların köleleştirilmesi ve mallarının ganimet olarak ele geçirilmesinin, kaçak mal satıcısını ölüme ya da küreğe mahkum etmekten daha zalimane olmadığını, ve kendilerinin söz konusu tüccarları herhangi bir karşılık olmadan ağırladıklarını ve kendi evlerinde imişçesine bakım sağlayarak koruduklarını ileri sürebilirler; buna karşılık Avrupa gümrüklerinin düzenli soygunlarına aleyhine nutuk atabilirler.  

 

 

Çerkes kadınları, Çerkes Milleti’nin genel özelliklerini yansıtmaktadır;kocalarını cesaretlendirmekten gurur duyarlar ve mağlubiyet durumunda kocalarını şiddetle ayıplarlar. Çerkes kadınları erkeklere ait zırhların bakımını yaparlar ve bu zırhları parlatırlar. Dul kadınlar saçlarını sırtlarına salarlar ve kederlerinin bir ıspatı olarak güzelliklerini gölgeleyecek bir duygu durumuna bürünürler. Önceden erkeklerde de karılarını ve eşlerini kaybetmeleri durumunda aynı adet mevcut idi fakat bu adet daha fazla sukunete girmek şekline dönüştü.

 

 

Çerkes evlerinde iki ayrı bölüm mevcuttur, çünkü karı ve kocanın birlikte yaşaması söz konusu değildir. Bu bölümlerden biri erkeğe ve misafirlerin ağırlanmasına tahsis edilir; diğeri ise kadın ve aileye tahsis edilir:evler birbirinden, etraflarını çepeçevre saran çitlerle ya da kazıklarla birbirinden ayrılır. Yemeklerde bütün aile toplanır: Tatarlar arasında olduğu gibi burada da her bir köy belirli kazan sayıları ile hesap edilir. Yemekleri son derece basittir, sadece küçük bir et parçasından, darıdan yapılan bir pastadan, ve darı tanelerinin fermente edilmesi ile elde edilen bir çeşit biradan oluşur.  

 

    

 

Çerkeslerin yukarıdaki tarifi, onların yönetim şekillerinin özgür ruhu, genel yaşama şekilleri ile olabildiğince ilgilidir, ve onların belirli bir çok gelenekleri, diğer Kafkas dağlılarının tamamında ve muhtemelen yeryüzünde bulunan gelişmemiş her bir millette aynı şekilde uygulanabilir. Fakat onların iki adeti kendilerine özgü olarak gözükmektedir. Birincisi, kocaların, ayıp yaptırımı altında, kendi karıları ile konuşmalarının yasaklanmasıdır, böylelikle bu iki cinsiyet, iki farklı topluluk halinde bölünmüştür;-ikincisi ise, bütün erkek çocukların eğitiminde ebeveynlere değil yabancılara sorumluluk yüklenmesi, kadınların sadece anneleri tarafından büyütülmesidir. Bu ilginç kuralların, hangi akraba milletten türemiş olabileceğini anlamak kolay değildir; eğer Çerkeslerin en erken dönemlerden bu yana Kafkasya dağlarında yaşadığını varsayarsak, antik coğrafyacılar tarafından Çerkeslerin şu anda yaşadıkları yerde işaret edilen Amazonların ve Gargareanların masalsı tarifleri için Çerkesler bir dereceye kadar açıklayıcı olabilirler.

 

 

Çeviri:Dr.Karden Murat Yıldırım

 

Cherkessia.net, 05 Ekim 2016


 

Yasal Uyarı: Tercümeler, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre korunmaktadır. Bu tercüme, cherkessia.net’in ya da çevirenin izni olmaksızın, tamamen ya da kısmen kullanılamaz.

 

 


Bu haber toplam 4821 defa okundu.


Dargoa

"İran’dan satın alınan zırhları ve Kubescha’dan satın alınan ateşli silahları son derece güzeldir."

Hafif ama sağlam örme zırhlar, demir ve ateşli silahlar Dağıstan dağlılarından özellikle Kubaçi köyünden satın alınıyordu. Kubescha diye bir yer yok yani. Ve Şii İranlılar ile Şii Azeriler, Sünni Kuzey Kafkaslılara silah satmazlardı. Dağıstanlılarla daimi savaş halindeydiler. "Dağıstanı bilememek" genel bir görgüsüzlüktür, her millet kendince payını almış.

21 Kasım 2016 Pazartesi Saat 20:06
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net