Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Edward Lucas: Helmut Kohl’u Hatırlamak
08 Temmuz 2017 Cumartesi Saat 11:50
 
Edward Lucas, 20 Haziran 2017
 
Helmut Kohl’un birçok güçlü yanı vardı. 
 
Anma yazılarında sıra dışı siyasi yeteneklerinden, Almanya’nın birleşmesine, Avrupa’nın bütünleşmesine ilişkin öngörülerinden bahsedildi. 
 
Sağlam bir Atlantikçiydi. Ülkesinin Rusya ile 1991-sonrası ilişkisine öncülük etti. 
 
Bunlar yanında zayıf noktalarını – özellikle Almanya’nın doğu komşularına ilişkin öngörüsüzlüğünü – hatırlamak gerekiyor.
 
Kohl genel hatlarıyla Polonya’nın dostuydu. Birçok kişi Varşova’da 1989 Ayininde dönemin başbakanı Tadeusz Mazowiecki ile kucaklaşmasını hatırlar.  

Helmut Kohl
 
Nevar ki Kohl birleşik Almanya karşısında Polonya’nın duyduğu korkuya duyarsız kaldı. 1990 yılında Almanya’nın doğu sınırlarını tanıma konusunda ayak sürüdü. 
 
Partisi Hıristiyan Demokratik Birliğine göre sınır sorunu çözülmemişti. Bu – 1945 sonrasında Batı Polonya’dan sürgün edilmiş –  güçlü Alman gruplarına yönelik bir işaretti. 
 
Gerekçelerinin siyaseten savunulabilir yanları vardı. En önemlisi seçim arifesindeydi. Ne var ki Polonyalıların kaygılarını anlamadı. Almanya’nın intikam almasından korkuyorlardı. Komünist propagandası on yıllar boyunca bunu telkin etmişti. 
 
Amerikan baskısı sorunu çözdü: Başkan H. W. Bush ortak basın toplantısında Kohl’un talebinden vazgeçtiğini dile getirdi. Oysa iki liderin görüşmesinde konu gündeme bile gelmemişti. 
 
Nazi Almanya’sının Sovyetler Birliğiyle ittifakı neticesinde korkunç bir akıbete uğrayan Estonya, Letonya ve Litvanya’ya karşı daha da ilgisiz davrandı. 
 
Üç ülkenin bağımsızlık mücadelesine soğuk bir destek verdi. Mihail Gorbaçev’le ilişkiler mutlak öncelikliydi. 

Edward Lucas: Avrupa Siyasi Analizi  Merkezi (ECPA)  kıdemli başkan yardımcısı
 
Ocak 1991’de Sovyetlerin Litvanya’ya müdahalesinde insanlar ölürken bile parmağını kımıldatmadı. 
 
İblis imparatorluğu çöktükten sonra ülkelerin Avrupa Birliği üyeliğine yanaşmadı. NATO üyeliği konusunda zaten duyarsız kaldı. 
 
Hiçbir zaman Baltık devletlerini ziyaret etmedi. Bölgeye sadece – iktidardaki son yılı – 1998’de gitti. Bölge meselelerinin görüşüleceği ve Rusya’nın da katıldığı Baltık Denizi Devletleri Zirvesine katıldı. 
 
Başta Ukrayna olmak üzere eski esir milletlere de kayıtsız kaldı. Oysa Ukrayna 1990’lı yıllarda Almanya’nın ilgisinden çok şey kazanabilirdi. 
 
Bütün bunlar Kohl’un sicilini lekeliyor. 
 
Avrupa’yı birleştirmek büyük ülkelerin istediklerini almaları anlamına gelmiyor. Küçük ülkelerin var oluşları da güvenli hale gelmek zorunda. 
 
1945 sonrasında Fransız-Alman uzlaşması Benelüks ülkelerinin katılımı sayesinde güçlendi. 
 
Ostpolitiğin en zayıf yanı Kremlin’le dostluk bağının ve iki Almanya arasındaki yakınlaşmanın diğer ülkelerin çıkarlarının önünde tutulmasıydı. 
 
Batı Almanya liderleri Kremlin’i hoş tutarak Doğu Almanya konusunda istediklerini aldılar. Bu süreçte kaybeden diğer esir milletler oldu. 
 
Kohl’un siyaseten eli kolu bağlıydı: eski Doğu Almanya’dan Sovyet birliklerini çıkarmak zorundaydı ve bunun için büyük bir meblağ ödedi. 
 
Baltık ile Karadeniz arasındaki ülkelere daha çok zaman ve para harcasaydı – sadece Alman siyasetçi değil – Avrupalı devlet adamı olma iddiası güçlenecekti. 
 
Zira bu ülkelere sahip çıkacak hiç kimse yok. Hassas durumları karşısında Almanya tarihi bir sorumluluk taşıyor. 
 
Çeviri: Dr. Ömer Aytek Kurmel 
 
Cherkessia.net, 8 Temmuz 2017
 
***
 
Remembering Helmut Kohl
 
Edward Lucas, 20 June 2017
 
Helmut Kohl had many strong points. Obituaries have focused on his extraordinary political talents, and his visionary approach to German and European reunification. He was a stalwart Atlanticist and pioneered the post-1991 relationship with Russia.
 
But it is also worth remembering his weak points, in particular his lamentably foreshortened perspective on Germany’s eastern neighbors. Overall, Kohl was a friend to Poland; many remember his notable public embrace with the then-prime minister, Tadeusz Mazowiecki, at a 1989 Mass in Warsaw.
 
But he was tone-deaf to Polish fears about a united Germany. In 1990 he dragged his feet on the recognition of the newly united Germany’s eastern border. The official position of his Christian Democratic Union was that this question was still open—a nod to the politically powerful groups of expelled Germans who after 1945 were brutally removed from the territory of what had just become western Poland.
 
His reasons may have been politically defensible—he had an election to win—but he failed to see how this would look to Poles, among whom fear of German revanchism had been stoked by decades of communist propaganda. American pressure sorted out the problem: President George H.W. Bush simply announced at a joint news conference that Kohl had backed down on the issue—even though, in fact, it had not even featured in the two leaders’ conversations.
 
He showed an even more striking lack of sympathy for three other countries which had suffered horribly as a result of Nazi Germany’s alliance with Stalin’s Soviet Union: the Baltic states of Estonia, Latvia and Lithuania. He gave only the most lukewarm support to their independence struggle: relations with Mikhail Gorbachev were an absolute priority. He declined to intervene even when Lithuanians were dying in the streets during the failed Soviet putsch in that country in January 1991.
 
After the evil empire collapsed, Kohl tried to put the brakes on any talk of European Union membership, let alone accession to NATO. At no time in his remaining years in power did he pay a bilateral visit to the Baltic states. His only trip there was once, in 1998—his last year in power—for a summit meeting of the Council of Baltic Sea States, a regional talking-shop which also includes Russia.
 
He was unenthusiastic about many of the other ex-captive nations too, notably Ukraine, which would have benefited greatly from more German attention in the 1990s.
 
All this tarnishes his credentials. Reuniting Europe is not just about making sure the big countries get on. It also means making life safe for the small ones. The postwar Franco-German reconciliation was all the more powerful for its inclusion of the Benelux countries. The great weakness of Ostpolitik was that it put better ties with the Kremlin, and the resulting smoother functioning of the inner-German relationship, ahead of the interests of other countries. Put brutally, one could say that West German leaders got what they wanted with East Germany by appeasing the Kremlin. This came at the expense of the other captive nations.
 
To be sure, Kohl was politically constrained: he needed to get the Soviet troops out of the former East Germany, and paid a colossal amount of money to do so. But his claim to be a European statesman, and not just a German politician, would be stronger if he had devoted a bit more time and money to the countries between the Baltic and Black seas which had nobody to protect them, and for whose precarious position Germany bears an indelible historic responsibility.
 
Edward Lucas is a Senior Vice President at the Center for European Policy Analysis (CEPA).
 

Bu haber toplam 4145 defa okundu.


vahiterdo

Vahit Erdo
5 Temmuz, 10:43 ·
TURİZM KAZIĞI
1974 de USA da silikon vadisinde başlayan yeni buluşlar, kısa surede üretim süreçlerine devere edildi, META nicel ve nitel olarak evrensel karektere bürünmaye başladı, ayın tarihlerde OPEK ülkelerinin petrol üretimi kısması ile fiyatlar arttı , Arap ülklereindeki PETRO dolar birikimi açığa çıktı batılı finas kurumlarına aktardı arap egemenleri, sanayi sermayesinin kontrolünde olan finas kendine yeni bir sektör yarattı ve tüm dünyayı fonlamaya başladı, ucuz kıredye aslanlar gibi atılan KOMEKON ülkeleri bu kredileri aldılar ancak 5 yıl sonra Polonyada borçlarını ödeyemez hale gelince batının ve PAPA nın tahrikleri ile LENİN tersanesindeki işçiler direnişe başladı, ben dahil herkesler şaşa kaldı, stalinistler keskin teorik tartışmalarla Sosyalizin tek ve değiştirilemez reçet olduğunu biteviye tekraraladılar bu günde olduğu gibi, ama şu anda KOMEKON –CCCP yok, ben ancak kendi imkan ve kabiletimle CCCP gidince zamanla anladım ne oldu polonya da ,meğerse çok basitmiş, CCCP komekon Ülkelerine çok ucuz veriyormuş gaz-petrolü, finanas kapitalden kendi aldığı kredileri ödeyemez duruma düşünce ittifak ülkelerine batı almayan verdiği fiyata yükseltmiş, başta CCCP yeni zamlı ENERJİ fiyatı Polonya nın ödemeler dengesi – yönde bozulmuş, (öbür ülkelerde sarsılmaya başlamıştı), 24 milyar dış borcunu ödeyemez hale gelince üstelik askeri bürokratik stalinist yönetimin üretici güçlerin gelişmesi bürokratık sınıflar üstü karekteri ile engel olunca vahşi ikdidarına kaşı işçi sınıfı isyan başlamış.Sosyalizim bir kalkınma reçetesi, her derde deva sihirli değnek olamadığı anlaşıldı sanırım, insanın iradesi önemli ama belirleyici olan toplumsa ilerlemelerdir.

- 1980 24 ocak kararları dünya finas kapitalinin yani globalizmin proğramı olarak başbakan demirel tarafından ilan edildi ,tecrübeli S,Demirel bu yeni proğram DİSK e rağmen uğulanmaz, ben şapkamı alıp gideyim vakit olunca dolunca dönerim siz darbe yapınız demişmiş, kemalist vatan sever generaller tarafından darbe yapılarak hayata geçiridi, K.Evren 700 tane imam hatip okulu açtırdı, t,vden mikrofonlarda ayetler okudu, komünistlerin Kürtlerin –Alevilerin v.s de canına okudu 1.600 bin insan tutukladi 48 kişi asıldı 5 kişi infaz edidi, 1983 seçimlerinde ikdidarı alan finas kapitalin yerek önderi T. ÖZAL, İMF nin çevrelerinin telkini ile Turizm yatırımları yapmak şartı ile ciddi kıredler altı kerpiş atelyelereini inşaat söktörünü finanase etti, binlerce otel yapıldı, batı avrupanın emekçilerine çok ucuz tatil yapma olanağı sağlandı, öyleki bir alman aile 15 gün antalya her türlü hizmeti yapılıyor, açık büfe yiyip içiyor, eve dönüşünde hasep ediyor son 15 günü

Türkiyede Almanya daki mutat harcamalarının % 25 kadar para ile yaşamış, buna gizli değer transferi deniyor, yani Türkiye ekonomisi kayıp ediyor, aldığı kredileri geri ödemek için sıcak para uğruna , iki bin yılından sonra ailemle birlikte büyük bir işaat boyası firmanın ikramı- hediyesi ile Ant. Kıriş 5 yıldızlı otele geldik , tanştığımız müdüre sordum firma bizim için ne kadar ödemiş söylediği rakam beni şaşırttı, yahu her altı ay bir gelirim bu fiyata müdür bekleriz memnun olaruz dedi, bende üç kişi uçak dahil açık büfe 15 gün (((o tarihlerde RUSYA-KAFKASYADA benim ev aylık harcamam beş yüz dolardı))) bin dolar defalarca geldim , Türkiye sıcak para adına yağma hasanın böreğinden yedim.. 1985 lerde etrafımdaki herkese anlatmıştım bu kadar kompleksli sektörü borç alarak yatırım yapmak yanlış, tarım a dayalı kooplaşma ile entegre tesislere yatırımlar yapılsın , arkamdan söylenineleri duyuyordum, Türkiye nin kalkınmasını istmiyor vatan haini komünist, şimdi bu beton yığını atıl otel yatırımları Türkiye yi kemiriyor, kanını emiyor.. şimdi yapılaması gereken. Tarımda ve Turizm de planlı kooplaşma olmalı fazla ve gereksiz otel yatırımları kuru ve soğuk hava depolarına veya koop okullarına döndü.

09 Temmuz 2017 Pazar Saat 20:06
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net