Anna Yakutenko-kyivpost, Kasım 2016
Joseph Stalin’in 1930’lu yıllarda tasarladığı soykırımsal suni kıtlığı ele alan ilk önemli film olan “Bitter Harvest”, Ukrayna ve Birleşik Devletler sinemalarında 2017 Şubat ayında gösterime girecek.
“Bitter Harvest”, Yuri ve Natalka ismindeki iki köylü aşığın huzurlu hayatlarının Sovyetler tarafından mahvedilmesini ve Ukrayna’da Holodomor olarak bilinen sûni kıtlıktan kurtulma mücadelelerinin hikayesini anlatıyor.
Bir mısır başağı çalmanın dahi zindana düşmeye sebep olduğu zamanlarda Yuri, Sovyet baskıcılarına karşı direnişte başat figür haline geliyor.
“Bitter Harvest” filmi, Joseph Stalin’in 1932-33 yılları arasında tasarladığı Sovyet kıtlığı döneminde geçiyor.
Film, Ukraynalı köylülerin sahip oldukları tüm mahsulleri Sovyetlere cebren teslimini ve gıda yoksunluğuyla başbaşa bırakılmalarını gözler önüne seriyor. Yiyecek saklayanlar ya hapsediliyor ya da Sibirya’ya sürgüne gönderiliyordu. Ayrıca halkın kırsal alanın dışına çıkmaları yasaklanmış, haliyle kıtlıktan kurtulmaları imkânsız hale getirilmişti.
Filmin fragman linki için tıklayınız: https://www.youtube.com/watch?v=HKLBp3fZ5zA
1932-1933 yılları arasında açlıktan ölen Ukraynalıların sayısının 2 milyon ile 10 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor.
Birçok Ukraynalı tarihçi Stalin’in Holodomor’u Ukrayna’nın milliyetçi akımını ve köylülerin anti-Sovyet protestolarını bastırmak için yaptığını düşünüyor.
Milyonlarca insanın yaşamını kaybetmesine rağmen bu kıtlık Sovyetler tarafından gizli tutulmuş, ancak 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasını müteakip ortaya çıkmıştı.
Film fragmanında kıtlığı tasarlayan bir Sovyet memuru ‘’Bu, milyonlarca insanın ölümü anlamına gelir’’ derken görülüyor. Stalin’in cevabı şu oluyor; “Kim bilebilir ki?’’
Ukrayna parlamentosu, Holodomor’u 2003 yılında bir soykırım eylemi olarak deklare etti. Aynı yıl içinde Birleşmiş Milletler ‘’Holodomor’’u, Sovyetler Birliği’nin totaliter rejimi yüzünden Ukrayna’da meydana gelmiş ulusal bir trajedi olduğuna dair bir tebliğ yayınladı.
Filmin etkileyici bir oyuncu kadrosu var; Filmde Ukraynalı Kazakların soyundan gelme Yuri’yi, “The Host” isimli Stephanie Meyer romanının 2013 senesindeki film adaptasyonundaki rolüyle şöhretlenen İngiliz aktör Max Irons oynuyor; aşığı Natalka’yı ise “Les Miserables” müzikalinin film versiyonundaki Éponine rolüyle tanınan Samantha Barks oynuyor.
Filmde ayrıca “Er Ryan’ı Kurtarmak” filmindeki Daniel Jackson ve “Yeşil Yol” filmindeki hapishane gardiyanı Dean Stanton rolleriyle ünlenen Kanadalı aktör Barry Pepper da yer alıyor.
Senaryo Kanada doğumlu yazar Richard Bachynsy-Hoover tarafından kaleme alınsa da yönetmen George Mendeluk hikayeyi filme göre adapte etti. Hem Bachynsky-Hoover hem de Mendeluk Holodomor kıtlığından kurtulanların evlatları.
''Bitter Harvest'' 1930 ortalarında Yuri ve Natalka isimli köylü aşıkların hikayesini anlatıyor.
Filmin resmî web sitesi www.bitterharvestfilm.com‘daki bir alıntıda Mendeluk şunları aktarıyor: “Dünyanın bakışları başka yerlere yönelmişken annemin ve ailesinin Holodomor teröründen nasıl kurtulduğuna dair anlatılarla büyüdüm,”. “Günümüz medyasından da görebileceğiniz üzere, Stalin’in uzun gölgesi hala Ukrayna’yı etkilemekte, ama bizim hikayemiz esas itibarıyla hayatın tüm zorluklarına karşın aşkın zaferini konu alıyor,” diye de ekliyor.
Öykünün büyük kısmı eski başkan Victor Yanukoviç’in döneminde, 2013 sonbaharında Kiev’in 10 km ötesinde bulunan tarihi bir park olan Pyrohiv’de filme alındı. Ekip film çekimini kamuya arz etmedi zira Yanukoviç Holodomor’u bir soykırım olarak tanımıyordu.
“Bitter Harvest”ın son sahneleri Yanukoviç’in 2014 Şubat ayında ülkeden kaçmasından sadece bir kaç gün önce çekilmişti. Film ilk olarak yapımcılarına yönelik 9 Kasım 2015’te ABD’deki Santa Monica’da bulunan American Film Market’ta gösterime girdi. O zamandan beridir film Berlinale ve Cannes Film Festivallerinde gösterimde.
“Bitter Harvest”ın yapımcısı İan İhnatowycz www.bitterharvestfilm.com ‘daki bir alıntısına göre şu sözleri kaydetti: “Film gerçekten Batılı insanların bugün Ukrayna’da neler olduğuna dair gözlerini açıyor, ve düşünüyorum ki insanlar tarihin bu kısmını öğrenmediğimizden ötürü şaşkınlığa uğramış durumda”
Film, Amerika Birleşik Devletleri’nde 24 Şubat 2017’de, Ukrayna’da ise 23 Şubat 2017’de gösterime girecek.
Kaynak: https://www.kyivpost.com/lifestyle/new-canadian-movie-sheds-light-horror-holodomor-famine.html
Çeviri: Yedic Sinan Yavuz,
Cherkessia.net, 28 Kasım 2016
Sn. TSEY A. Mert,
Size hak veriyorum. Ancak daha önce, bir makalemde konuya şöyle değinmiştim: "Siyasi tarih, maalesef sayı ve güç esasını dikkate alıyor, önemli de olsa küçük ulusları Pazar ekonomisi bağlamında önemsemiyor, es geçebiliyor. Küçükler denklem dışı kalıyor, hesaba katılmıyor.
Günümüz dünyası Pazar ekonomisi, para ve çıkar üzerine kurulu".http://cherkessia.net/author_article_detail.php?article_id=4222
Kanada'da genel nüfusun yüzde 3,81'i (1,250,170) Ukrayna kökenli. Ukraynalılar Manitoba eyaleti nüfusunun yüzde 14,9'u. Bir ağırlıkları var.
Çerkes diasporası İsrail dışında etnik haklara sahip değil. Varsa bir hak göstermelik ve kâğıt üzerinde. Kanada ise özgür ülke.
Bizdeki Çerkes diasporası etnik anlamda perişan durumda. Bunları da dikkate aldığımızda, sizin aksinize 21'nci yüzyıl için de umutlu değilim. Çünkü çoktan toprağa gömülmüş olabiliriz. Bitmiş bir halkın, örneğin,
Sumer ve Hititlerin talebi olabilir mi?
Bizler, maalesef kendimizin ne durumda olduğumuzu bilmiyoruz. Evrensel demokratik değerler doğrultusunda bilgileneceğimize, birçoğumuzu bizi bitiririp tüketen politikalar peşinde koşuyoruz. Bu durumda bizi kimse önemsemez, dışlanır ve küçümseniriz. Sadece kullanılırız, sırası geldiğinde oy deposu anlamında sırt sıvazlamaları ile karşılaşabiliriz.
Acı ama gerçekler maalesef böyle.
Kanada bizede film yapsın Vahit abi eli değmişken bizim becereceğimiz yok nasılsa. Çerkes soykırımı ağzımızdan düşmüyor ama ne filmi çekilsin diye çaba var ortada nede adam gibi tizırler bile yapılabilmiş değil.
Neden? Çünkü sahipsisiz etiket meraklısı fedler, dernekler, onca grup, aktivist adam gibi bir kısa video çekemedi bügüne dek. Öyle Şeyh Şamil masalları anlatmaya benzemiyor çünkü, bilgi lazım belge lazım her şeyden öncede doğruların peşinde olmak lazım ha birde bunları adam gibi sunabilmek lazım. Önümüzdeki yüzyılda belki olur
Resmen kıskandım adamların fragmanını seyredince.