





12 Eylül 1980 askeri faşizminin götürü ve getirisi malumdur, nur topu gibi iki evlat vermiştir ülkeye! Bu nur toplarından biri PKK, diğeri tesettür ile yükselen İslami hareket.
Bu sonuçların! Ülkenin en iyi eğitimini almış askerleri tarafından atlanmayacağı su götürmez bir gerçektir. Mutlaka kapalı kapılar arkasında yoğun tartışmalar yaşanmış olmalı bu neden sonuçlar üzerine ve muhtemelen, ordu içinde, yenilikçiler ve gelenekçiler olmak üzere ayrışmalar olmuş olmalı.
Yenilikçilerin kendilerini ifade edemediklerinin resmi 28 Şubatta çizilmiştir ve 28 Şubat bu çelişkinin miladı olmalı, arkası perdelerde.
Sürecin devamında yenilikçilerin, gelenekçiler üzerinde hakimiyeti ele alma zamanı olmalı, ülkenin yeni kaoslara sürüklenmesi kabul edilemez bir gerçektir. Allah Allah deyu genç Osmanlı mirasçıları.
***
Tüm senaryolar bu tarihten sonra, birçok el birliği ile yazılır ve kademeli olarak uygulama başlar. Senaryonun baş aktörlüğüne yargı atanır, figüranlar ise mevcut partilerdir, yardımcı oyuncular AKP ve CHP den oluşur, ufak bir rolde MHP ye düşer.
Yenilikçiler yepyeni ve düzgün planlarla koyulurlar yola, anlamışlardır, ya da anlatılmıştır garı asli görevlerinin ne olduğu! Nelerden uzak durmaları gerektiği! Ne de olsa okumuş çocuklar bunlar! Mektep, medrese bilir, mürekkep yalamış cinsindendir yenilikçiler.
Gelenekçiler kutup yıldızı taşımasalar da bir yığın yıldızın yükünü taşımaktalar kendilerince omuzlarında ve de göğüslerinde armalar, damgalar. Öyle kolay değildir değişim! Her ne kadar gelenekçilerin burunları bokta olsada. Varlıkları ve güçleri inkar edilemezdir.
Masal ya bu!
Yenilikçiler ve gelenekçilerin kendilerini halka arz-ı hale gitmesi kaçınılmazdır el altından.
Kendileri senarist kalarak, baş role yargı atanır, figüranlar, yardımcı oyuncular tekmili bir arada kumpanya tezgahlanır.
Omuzlarında yıldızların yükünü taşıyanlarca..
Yenilikçilerin tüm derdi, seyirciden evet alıp kışlasına çekilmek, gelenekçi yada diğer bir tabirle statükocuların derdi halktan hayır alıp, ara sıra milletin tepesine çökmeye yol haritası çizmektir.
Uzun lafın kısası şudur anladığım!
***
Ordu ikiye bölünmüştür.
Taşeronlar aracılığı ile bir referandum ve anayasa değişikliği adı altında kendilerine taraftar aramaktalar.
Referandumda evet derseniz ordu ebediyen kışlasına çekilecektir.
Hayır dersek! Her daim bu faşistlerin soluğunu ensemizde hissedeceğiz.
Bana göre hepsi bu kadar net ve sarih,doğru olan tek gerçek ise omuzlarında gökyüzünün yükünü taşıdığını sananlara evet oylarımız ile şu mesajı vermektir.
Yıldızlar sizin omuzlarında değildir, bizim avuçlarımızdadır, alın terimizdedir, emeğimizdedir, en önemlisi onlar gökyüzüne aittir.
Omuzlarınızdaki sizlerin kuruntusudur! Kuruntunuza cevabımız şudur.
EVET
Sizler kışlanıza dönünüz ve asli işinizi yapınız.
12 Eylüller bu oylama ile son bulsun ve artık çocuklar ölmesin…

