





Çerkes(Adıge) bayrağının tam olarak hangi tarihte ortaya çıktığı, üzerinde bulunan 12 yıldız ve 3 ok simgelerinin ne manaya geldiği konusunda zaman,zaman farklı değerlendirmeler yapıldı.Geçmişte kapsamlı bir araştırma yapmadan , farklı kaynakları incelemeden tamamen tahminler üzerine yazılmış birçok makale Çerkes bayrağının tarihi şeklinde halk arasına yayıldı.
25 Nisan Çerkes bayrağı gününe değinmeden evvel Çerkes bayrağı hakkında genel olarak bilinen yanlışlardan bahsetmek istiyorum.Çerkes bayrağı tanımları içerisinde en bilinen ve halk arasında en çok kabul gören tanımlama şöyledir
1-12 yıldızın Çerkes kabilelerini temsil ettiği,
2- 3 okun zamanın ünlü 3 ailesini (Zaniko, Aytekçiko, Boleteko aileleri) temsil ettiği,
3- Yeşil renk ise İslam’ı temsil ettiğidir.
1800’lü yıllarda Çerkesya’da var olan sosyo-kültürel yapıyı az çok bilen herkes bu tanımlamayı çok net verilerle çürütebilir.
1- Bugün ki bildiğimiz şekliyle Çerkes bayrağını ‘ulusal bayrak’ olarak kabul eden Çerkesya Bağımsızlık Meclisi’nin aldığı ilk karar : Çerkesya’yı 12 bölgeye ayırıyoruz olmuştur. Her bölgeye bağımsız meclisi temsilen yöneticiler atandığını ve vergi sisteminin getirildiği de bu ilk kararın alt maddesidir. Demek oluyor ki 12 Yıldızın kabileleri temsil ettiği verileri bilimsel verilere dayanmayan tamamen yoruma dayalı görüşlerdir. Meclisin aldığı ilk karara rağmen 12 yıldızın bölgeleri değil de kabileleri temsil ettiğine dair hiçbir bilimsel veri olmaması da bu konuda yapılan yorumların tamamen yanlış olduğunu kanıtlamıyor mu zaten ?
2- 3 okun zamanın 3 ünlü(soylu) ailesini temsil ettiği iddiasını inceleyecek olursak tarihsel veriler bizlere bağımsız Çerkesya Devleti arzusunun özellikle Şapsığ-Natıhuay-Abdzakh ve Ubıh yöresi Çerkesleri arasında çok popüler bir idea olduğu , xaç’eşlerde işçilerin bu birliğin kurulması için sık,sık üzerine konuştuklarını Woredups’ların ve birçok tarihçinin bizlere aktardıkları üzerinden gitmek doğru olur sanırım. Bu bölgeler de yaşayan Çerkeslerin sosyal yaşantıları incelendiğinde Pşı(soylu) sınıfın hakimiyetini kabul etmedikleri, soyluluğun kanda değil ruhta olduğuna düşündükleri ve bu düşünceye paralel olarak gelişen birtakım olayların neticesinde soylulara karşı bile savaştıkları tarihsel bir gerçektir.(Bziko savaşı)
Bağımsızlığı arzu eden , sınıfsal ayrım yerine Çerkes demokrasisinin hakim olması gerektiğine inanan bu insanların sizce 3 soylu ailenin ‘ulusal bayrak’ üzerinde temsil edilmesini kabul etmeleri ne derece mantıklı ?
Zanık’o Seferbi Natıhuay-Şapsığ yöresi Çerkesleri arasında çok saygı duyulan bir devlet adamıydı. Seferbi sülalesi itibariyle eskiden o bölgede prens-soylu olan bir ailenin ferdiydi.Ancak yöre Çerkeslerinin Seferbi dünyada henüz yok iken prens-soyluları yönetimden uzaklaştırdıklarından dolayı toplum üzerinde soyluların bir etkisi yoktu.
Seferbi işçilerle iç içe yaşamış, soylu adetlerini terk etmiş , xaç’eşlerde onlarla fikir alış verişinde bulunmuş ve neticede Çerkesya’nın kurulması için yaptığı tüm çalışmalarda işçileri arkasına almayı başarmış bir lider olduğunu yazar tarihçiler.O dönemde onun ününü ve saygısını kazanamamış birçok Pşı diğer Çerkes yörelerinde yaşıyorlardı.
Seferbi ‘soylu bir sülaleden geldiğini’ sadece yukarıda bahsettiğim soylular ile görüşebilmek – onlarla eşit statüye sahip olduğunu hissettirebilmek için kullanmış ve onları birleşik bağımsız Çerkes devlet için çalışmaya davet etmiştir.Ancak ‘yerel iktidar’ hevesinde olan bazı soylular Seferbi’ye karşı çıkmış bazı soylular da kendi yönetiminde bulunan halkın muhtemel tepkisinden çekindiklerinden çaresizce Seferbi’ye destek vermek zorunda kalmışlardır.
Belirtmek gerekiyor ki Çerkesya Ulusal Meclisi kurulduğunda, bağımsızlık ilan edildiğinde , ulusal bayrak meclis tarafından kabul edildiğinde buna en çok sevinen ve gönülden bu birliğe bağlı olanlar Çerkes soyluları değil Çerkes halkı olmuştur. Rus Çarının himayesini kabul eden ve Çerkesleri Çar’a boyun eğmeye davet eden Hançeri(Aslen kırım kökenli olan Hançeri Çerkesler arasında büyümüş ve kendi ‘yerel iktidarı’nı oluşturmuştur) gibi soylulara kin duyuyorlardı.
1840 yılında yayınlanmış ‘A Years Among the Circassian’ isimle kitapta şu dizeler bir hayli dikkat çekicidir :
‘’Sosyalist iktisatçılardan Simon Çerkesya’ya gelseydi , teorilerinin çoktan beri orada uygulanabildiğini görürdü.. 1836’da Tsemez’den Abrar gölü yakınında oturan Vuserıko Ali Bey’in yanına giderken yolda Milli Meclis üyesi ve Dış İlişkiler baş sorumlusu Hacımıko Muhammed’e rastladım.. Zatı devletleri kan ter içerisinde tırpancılarla birlikte çalışıyor ve ot topluyordu..’’
Böyle bir ortamda Çerkes halkının gönülden bağlı oldukları bir devlete ve onun simgesi olan ulusal bayrağa ‘3 soylu aileyi temsilen 3 okun yer alması’ asla kabul edebilecekleri bir şey değildir.
Kaldı ki ok figürü Çerkes ulusal bayrağının ortaya çıkmasından çok evvel Çerkesya’nın farklı yerlerinde değişik şekillerde kullanılmıştır. Bu da demek oluyor ki ok figürü Çerkesler’de kültürel bir öge olarak daha önceden zaten kullanılıyordu. Peki bu kültürel öğenin anlamı nedir?
Bu konuda net bir bilgi yok.Eğer 3 ok 3 soylu aileyi temsil etmiyorsa neyi temsil ediyor?
Bu konuda bazı tarihçilerin ve bilim insanlarının vardığı sonuç 3 okun anlamı , eski zamanlardan beri barış zamanlarında Çerkes savaşçılarının yanlarında yalnızca 3 ok taşıdıkları gerçeği üzerinden 3 okun ‘barışı’ simgelediğidir.
Bu tanım gerçeğe en yakın ve en çok kabul görenidir. Bizlerin de 3 oku bu şekilde değerlendirmemiz ve kabul etmemiz en doğru olanıdır.
3- Yeşil zemin renginin İslam’ı temsil ettiği görüşü de üzerinde uzunca konuşulması gereken bir konu. Yukarıda da bahsettiğim gibi o dönem Çerkes halkının sosyo-kültürel yapıları incelendiğinde ‘kılıfına uydurmada’ en başarısız olan tanımlama budur.
Çerkeslerin bağımsızlık ve hürriyet savaşlarını İslam ve Cihad ile ilintilendirmek isteyen birçok yazar var. Bu yazarları incelediğimizde genellikle Sovyet Rus tarihçileri ve Türki-İslami akımlardan etkilenmiş diaspora yazarları başı çekmektedir.
Özellikle Sovyet ve sonrası dönemlerde Çerkes-Rus savaşları , Kafkas-Rus savaşları olarak değerlendirilmiştir.Bu savaşta Kafkas cephesinin lideri olarak da Şeyh Şamil olarak tasvir edilmiştir. Bu tanımlamaya göre Kafkasyalı’lar Rus Çarına karşı bir din savaşı başlatmış ve İslam İmparatorluğu kurma / Şeriat kanunlarını hakim kılmak için ‘asilik’ yapmışlardır.
Türk ve Rus tarihçiler Kafkas-Rus savaşlarını bu şekilde yorumluyorlar. Dolayısıyla ‘soykırımı’ – cezalandırma , ‘sürgünü’ ise muhaceret olarak değerlendiriyorlar.
Güya Çerkesler de bu din savaşı içerisinde yer almışlar. Şeyh Şamil’in Çerkes halkı başına tayin ettiği kişi Naibi Muhammed Emin arkasında saf tutarak Allah ve İslam için Ruslara karşı savaşmışlar.
Maalesef tarihten bihaber olanlar binlerce Çerkes için bu durum bugün bile böyle bilinmektedir.
Oysa o dönemde hatta ‘soykırım ve sürgün’ süreci tamamen tamamlandığında bile Anadoluya yerleşen Çerkeslerin içinde ‘bilinçli Müslüman’ olmayan on binlerce Çerkes vardı.
O dönem Çerkes inançları incelenecek olunursa Hristiyan,Müslüman ve Çerkes Mitolojik tanrılarına inananlar çoğunluktaydı. Hatta bu üç dinin harmanlanmasıyla kültürel ögelerin de çok baskın olduğu ‘dünya dinleri literatüründe’ yer almayan kendilerine has bir inanışları vardı dersek de yanlış olmaz.
Kendi köyümden örnek vermek gerekirse , dedelerim İzmir / Ödemiş civarında yerleşik düzene geçtikten sonra bile Müslüman oldukları halde eski inançlarını sürdürmeye devam etmişler. Köy halkından küçük bir topluluk ‘kutsal toprakların Suriye’ olduğuna inanarak köy halkından koparak kendi rızalarıyla Suriye’ye göçmüşler.Diğer yandan köy halkı yağmur yağdırması için Şıble Tha’ya yalvarmak amacıyla büyük bir çınar ağacının altında eski Çerkes dini ritüelleri sergilenirmiş.Köy halkından olan Metapxu Nazire isminde bir nenej’e daha evvel yıldırım çarpmış olması sebebiyle bu tür törenlerde kendisini lider seçerlermiş. Bu ritüeller içerisinde Şapsığ yöresi Çerkesleri arasında çok yaygın olan bir yağmur duasında Thaşx’oya şöyle yalvarırlarmış :
Voyeleme sişavo naşuho
Wo yelere yalov
Şevue neşuho khoyepsım reğaşo
Vooo yelere yalov
Ğoyethe kışeğuağo
Wo yelere yalov
Liğuathe kışeğeşhev
Wo yelere yalov
Voyeleme zeratfe mafe
Wo yelere yalov
Hantse guaşe zeteşa
Ya Allah keğeşha
Bu yağmur duası ritüelinde 3 farklı dini inancın etkisini görebiliyoruz. Bu thalh’eu da görüldüğü üzere sık,sık tekrarlanan ‘Yele’ , Çerkeslere hrıstiyan oldukları zamanlardan kalan ‘İlya’ isminin Çerkesçe şekliyle ‘Yele’ olarak ifade ediliyor olması çok ilginçtir . Çerkeslerin Hants’e Guaşe (Çerkes kadın elbisesi giydirilmiş bir kukla) gezdirilmek suretiyle Thaşho’ya yukarıda yazmış olduğum şekilde dua ettiklerini biliyoruz. Dikkat ederseniz bu yakarışta ‘Allah’ da geçiyor. Yani Hristiyan , Naturalizm ve İslamiyetin harmanlandığı ve Çerkes kültürel ögeleriyle birleştiği bir yağmur duası ortaya çıkıyor.
Bir köy halkı düşünün ki bir kısmı Suriye’nin kutsal dini topraklar olduğunu düşünüyor , bir kısmı müslümanım diyor ancak yağmur duası için en büyük çınar ağacı altında kendilerine ait ritüelleri gerçekleştiriyor , kimisi ise komşusuna senin bana xekujda 3 domuz borcun vardı diye çatıyor.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Buradan varacağımız sonuç Çerkeslerin büyük çoğunluğunun bilinçli şekilde Müslüman olmadıklarıdır.Çerkesler tarihin hiçbir döneminde hiçbir dini radikalizm seviyesinde yaşamadılar. Hiçbir zaman dini savaşların tarafı olmadılar.
Birçoklarının sandıklarının aksine, Çerkesler dinsiz yada Hıristiyan olarak yattıkları bir gecenin sabahında Müslüman olarak kalkıp din savaşına başlamış değildir.Eğer Çerkesler, Müslümanlıklarını kaybedecekleri korkusuyla göç etmeyi tercih edecek olsalardı onlardan çok daha önce Çeçenler ve Dağıstanlılar Osmanlı’ya göç ederdi. Çünkü İslam dininin kesin etki yapabildiği tek bölge burasıydı.
Araştırmacı - yazar Nihat Berzeg’in düşüncelerine katılmamak mümkün değil .
Oysa Sürgünde, en az oranda Kafkasya’dan ayrılanlar Çeçenler ve Dağıstanlılardır. Sürgün öncesinde çoğunlu bilinçli Müslüman olmayan Wubıhların hepsi, Abhazların çoğunluğu Osmanlı Topraklarına sürülmüştür.
Çerkesya Bağımsızlık Bildirisi incelendiğinde de tek bir millet olduklarını , bu toprakların onlara atalarından kaldığını ve bu nedenle savaştıkları net ve açık ifadelerle yer buluyor. O halde bayrağımızda ki yeşil rengin ‘İslamiyeti’ temsil ettiğini iddia edenler hangi gerekçe ile bunu söylüyorlar ?
Farklı inançlara sahip bir milletin içeriğinde ‘İslamiyeti’ temsil eden bir ögeyi ‘ulusal bayrak’ olarak kabul etmesi sizce mümkün müdür ? Bu fikri savunanların buna mutlaka cevap vermeleri gerekmektedir.
Çerkes bayrağını İslami öğelere yamayanların yanı sıra Masonlara , Tapınak Şovalyelerine , Katoliklere ve hatta Avrupa Birliğine dayandıranlar bile var(bkz. Erol Karayel yazısı : http://www.kafkasevi.com/index.php/article/detail/290) ancak bu yanlı yazıların hiçbirinde tarihsel-bilimsel kanıt bulunmadığı gibi yazarlarının tahrik ve provokasyonu hedeflediklerini düşünüyorum.
**************
Bilindiği üzere Adıge Cumhuriyeti Adıge Khase’sinin insiyatifiyle, 2010 yılında ilk defa „Çerkes Bayrağı Günü“ kutlanmıştı.Bugün Çerkes bayrağı Adigey Cumhuriyeti’nin resmi devlet bayrağı olarak anavatanımızda göndere çekiliyor. Ancak Çerkes bayrağının temsil ettiği barış,milli birlik ve özgürlük gibi değerlerimize ne yazık ki layıkıyla sahip çıkamıyoruz. Bugün anavatanda Çerkeslere yaşatılan zorunlu ayrılık (Adigey,KBR ve KÇR Cumhuriyetleri ile Şapsığ Bölgesi) ve diaspora Çerkesleri’nin ‘uluslaşma süreci’ ihtiyacının gerekliliğine olan inanç eksikliği maalesef Çerkes bayrağına karşı olan sorumluluklarımızı ‘milletçe’ yerine getiremememize sebep oluyor.
Atalarımızın Çerkes bayrağı altında ‘tek bir millet’ olarak barış içerisinde yaşamak için neler çektiklerini , sonucunda soykırım ve sürgüne maruz kaldıklarını bilmek ve onları yad etmek yetmez.
Önemli olan onların mücadelelerini kaldığı yerden , günümüzün gerçeklerini de göz önünde bulundurarak devam ettirebilmektir. Barışı , özgürlüğü ve gerçek anlamda millet olabilmek için çabalamak , her nerde yaşıyor olursak olalım bir millete ait olduğumuz bilinciyle hareket etmeliyiz.Milletimize olan sorumluluklarımızı yerine getirmediğimiz vakit aleyhimize işleyen süreç devam edecek ve tarih sayfasından tamamen silineceğimiz o yok oluşu er geç yaşayacağız.
Ancak umutsuzluğa düşmemeli atalarımızın bayrağımıza verdikleri ruh ve o ruhun yüreğimizin derinliklerinde bıraktığı izi takip etmeli, bayrağımıza sahip çıkmalı ,onu baş tacı etmeli düğünlerimizde , acı günlerimizde , toplantılarımızda dalgalandırmalıyız.
Bundan böyle her 25 Nisan günü bayrağımızın bizlere verdiği huzuru , özgürlük hissini hep beraber yaşayabilmek , atalarımızı ve onların bizlere armağanı olan bayrağımıza karşı olan sorumluluklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi tüm dünyaya haykırmak için başta Adıgey – KBR – KÇR Cumhuriyetlerinde ve diaspora ülkelerinde çeşitli etkinliklerle kutluyoruz.
Bu etkinlikler kapsamında Türkiye’de 25 Nisan akşamı İstanbul/Taksim meydanında bir araya gelerek Çerkes bayrağı gününü kutlayacağız.Yapılacak olan Adıge Cegu ile Çerkes bayrağının bizlere verdiği pozitif enerjiyie Çerkes halkının yaşama sevincini birlikte paylaşacağız.
Ulusal yas günümüze gösterilen ilgi gibi ulusal bayrak günümüze de ilginin büyük olması dileğiyle , hepinizin Çerkes bayrağı gününüzü kutluyorum !


Değerli Kardeşim Berslan,araştırmaya dayalı yazılarını derinleştirerek devam etmeni diliyorum...
Kendi ulusal tarihini yazma özgürlüğü olmayan bir halkız biz.Bizim dışımızda bizi yoketmeye çalışanların yazdıklarınını balge sayıp kendi ulusal tarihimizi yazmaya kalkarsak daha baştan kaybederiz...
Yani 1864 büyük soykırum ve sürgün öncesinde İslamlaşmamış Çerkes halkının dini sebeplerle Ruslardan kaçması veya göcetmesi mümkün müdür?Osmanlı İmparatorluğu İslamiyeti Kafkasya tarihinin hiç bir döneminde yayamamıştır.Çerkesler Rus karşıtı her şeyi kendilerine yakın gördükleri için İslamiyeti benimsemişlerdir ama fiilen hiç bir zaman Müslümanlaşmamışlardır.Kafkasyada hiç bir din Xabze'nin önüne geçememiştir.Hiç bir dini öğreti de Xabzenin sağladığı toplumsal düzeni ve ahlakı sağlayamamıştır. Xabze her zaman İslam dininin önünde olmuştur.Tek tanrılı dönemde Adığe halkı ne Peygamberlere ne de ne de dini kurallara ihtiyaç duymaksızın Xabze ile daha gelişmiş medeniyet yaratmıştır ve yaşamıştır.Bugün bile Adığe halkını ayakta tutan yegane güç Xabze'dir....
Adığe Bayrağının renginin niçin yeşil olduğu ise ne dindir,ne de başka uyduruk tezler.Çerkesyada olmayan dinin rengi nasıl bayrağa verilebilirdi ki??? Bayrağımızın rengi Anavatanımıza hakim olan doğanın yemyeşil rengidir.
Aslında bayrağın sembollerinin neyi temsil ettiği ikinci planda olması gerekendir.
Bayrak bir ulusu temsil eder. O kadar. Üstünde bulunan şekiller şöylemiş böyleymiş önemli değil çokda. Veya anlamı olup olmaması.
İşte üç sülaleyimi temsil ediyor? yok 12 kabile hangileri?
Simgeler ikinci plan kardeşim kim ne derse desin.Önemli olan o bayrağın önemi ve gereği yapılıyorumu ben ona bakarım.
Eline sağlık Berslan kardeşim .
Ne güzel gençler bayrağımızla ilgili okuyor araştırıyor yazıyor.Gurur duyarız.
Çok gerçekçi ve sahiden doyurcu bir yazı olmuş.
O kadar çok üstünde tepinilen konudur ki şu Çerkes bayrağı konusu detaylı yazılara hasret kalmışız. Teşekkürler Nıbjegu Berslan.