Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Fehim Saraç
VAROLUŞ KAVGASINDA BİZ NEREDEYİZ?
20 Aralık 2014 Cumartesi Saat 22:57
Metropollerde başlayıp, köylerimize kadar bulaşan yalnızlaşma hastalığı, Çerkes sosyal yapısının bozulmasını da beraberinde getirdi.

Kendi varlığımızı ve kültürümüzü hiçe sayarak, bizi biz yapan değerlerimizin farkında olmadan elimizden uçup gitmesi, gelen tehlikenin farkına varmadan her şey normalmiş gibi hayatımıza devam etmemiz, Çerkes halkı için en büyük tehlikedir.

Kendi kültürümüzü unuttukça yabancı kültürler bizi esir almakta ve bir daha iflah olamayacak derin yaralar açmaktadır.

Her değişim kendi yapısına uygun insan tipini, o insan da kendi yapısına uygun kültürel yozlaşmayı yaratacaktır. Yani kişiliksiz, kimliksiz insan tipini.

Bazen bu durum bizi rahatsız etse de, değiştirmek adına, adımı hep başkalarından bekleriz. Neden ilk adımı biz atmayız?

Neden hep yapılması gerekenleri erteleyip dururuz? Ertelemeleri neden alışkanlık haline getiririz?

Aslında hepimiz bundan şikayetçiyizdir. Yaşamımız hep hedef ve planlarla dolu fakat sonuçsuzdur. Dönüp baktığımızda her şey normalmiş gibi yaşadığımızı, neler için kendimizden ve değerlerimizden taviz verdiğimizi üzülerek göreceğiz.

Kendimizi değiştirmek için engel gördüğümüz çaresizliğimizi ve olumsuz şartlanmaları yenmemiz gerekir. Bu konuda kurumlara da önemli sorumluluklar düşmektedir

Çerkeslerde kültür yapısı kuşkusuz değişen yaşama biçimiyle ilgilidir. Kültürlerde özünü bozmadan günümüzün yaşantısına göre değişiklikler gösterebilir, fakat yaşam biçimimizi bozacak fikirlere kapalı olmalıyız.

Her değişiklik, her yenilik; doğru ve sağlıklı olmaz, olmuyor. Yapılan değişim kültürümüzden bir şeyleri alıp götürüyorsa bundan uzak durmalıyız.

Toplumsal yaşam içinde süreklilik de, değişim kadar önemlidir, önemsemeliyiz. Gelişme ile değişme aynı şey değildir. Biz değişim değil, gelişimden yana tavır koymalıyız. Var olanı korumak ve onun üzerine yenilerini eklemek en doğru seçimdir.

Biraz gayret edersek, bizi biz yapan değerlere sahip yeni bir ben olmamız mümkündür.

Geçmişte yaşayan insanlardan öğrendiğimiz kültürel mirastır. Bu mirasın kaybedilmesine ne zaman dur diyeceğiz.

Maalesef egemen kültür kendine kendine yabancılaşan bir toplum meydana getirmiştir. Kendine yabancılaşan insanların duyarsızlaşması sonucu, yaşama tek pencereden bakan, xabzemizi kaybetmeye yüz tutmuş insan toplumu olarak çıktık.

Çerkes kültürünün zenginliklerini tanımayan, yaşam tarzına ve özgünlüğüne uzak kalmış insanlar, toplumsal yabancılaşma ile huzursuz, karmaşık bir kimliğe sahip bireye dönüşür.

Kültür ve Çerkes toplumu arasındaki çok yönlü ilişkileri tanıma olanağı bulamayan kişi, kültürel değerlerine sahip çıkamaz, kısır döngü içinde benliğine ve ait olduğu toplumsal yapıya ters düşer.

Bu durumda yalnız dışardan seyretmekle değil, işin içinde olmakla kültürümüzün yok olmasına dur diyebiliriz.

Peki suçlu kim?

Binlerce yıllık kültürümüzü bugünlere getiremeyen büyüklerimiz mi?

Egemen kültürün üzerimizde ki baskısı mı?

Kişilerin derneklere ya da toplumsal-kültürel yapılara olan ilgisizliği mi?

Sürekli toplumu geren, toplumun zıtlaşmasını sağlayıp ondan beslenen sözde toplumun akil insanları mı?

Rol model etkisinde kalarak büyükleri taklit eden gençler mi?

Yabancı kültürler arasında yapılan evlilikler mi?

Yabancı kültürlerle yapılan evlilikler sonucu, boşanmalarla ortada kalan çocuklar mı?

Anne-babayı ya da dizi kahramanlarını rol model alma karmaşası içinde kalan çocuklar mı?

Hala kim olduğunu nereden geldiğini bilmeyen büyüklerimiz mi?

Çerkes olup da hala ben Türküm diyenler mi?

Başka kültürlerin etkisinde kalanlar mı?

Çerkes köylerinde Çerkesçe bilen fakat hala Türkçe konuşan büyükler mi?

Köy düğünlerinde hava olsun diye müzisyen ekibini, Çerkes folkloruna alternatif görüp eğlenenler mi?

Köylerde yapılan Çerkes kavuşma günlerinde kendi kültüründen olmayan ilçenin önde gelen bürokratlarını Adığe cegu da oynatanlar mı?

Çocuklarına kültür yönünden ilgisiz kalan aileler mi?

Kültürümüze yakışmayan cümleler ve her tür kültürle tanışmış, kendi kültürünü dışlayan arkadaş gruplarının bir araya getirdiği gençlerimiz mi?

Kültürümüzü yansıtmayan televizyon dizileri mi?

Kahve köşelerinde gençlerle aynı masada okey oynayan büyükler mi?

Hayatı kültürün öngördüğü gibi değil de kendi istedikleri gibi yaşamayı seçenler mi?

Hem şikayet edip hem de bizden bir şey olmaz diyenler mi?

Üyesi olduğu derneğin etkinliklerine katılmayanlar mı?

Çerkesler için önem arz eden etkinlik ve eylemlere katılmayanlar mı?

Bu en önemli günlerde toplumu gruplara ayrıştıranlar mı?

Zeğes kültürünü yozlaştırarak kafeteryalara taşıyanlar mı?

Kaşenlik kültürünü unutup karşı tarafa baskı kurarak kişilerin seçme hakkını elinden alanlar mı?

Çerkesliğin sadece kültürel faaliyetlerle yaşayabileceğini düşünenler mi?

Çerkesya sevgisini gençliğe ve yeni nesillere aktaramayanlar mı?

Çerkes halkının bir ulus olduğu gerçeğini henüz göremeyenler mi?

Duyarsız kalırken Çerkes varlığını ellerimizle yıkmış, helak etmiş olacağız

Bütün bu örnekler katlanarak çoğalırken biz bunun neresindeyiz?


Bu yazı toplam 5854 defa okundu.





Necmettin Karaerkek

"Yalnızlaşma" buyurduğunuz gibi değil.Köyden kente göç ile başlamıştı.Taaa ellilerde. Globalleşme'nin,kentleşme'nin,kapitalist sistemin doğal sonucunu tersine çevirerek ,sadece : "Metropollerden köylere yalnılzlaşma" ya dönüştürmek.Akla,gerçeklere pek uymasa da.Soyadınızın ,yüreğinize yansıyan yanılsamaları olarak yorumlanabilir.Hasret sağlığa da aykırıymış meğer !

23 Aralık 2014 Salı Saat 23:45
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net