Kızıl Saçlı Minik Dev Kadın:Meleç’in Kızı Azenaç’e Kur
Küçük Bedende Büyük Zeka
Nartlar ülkesinde, upuzun kırmızı saçları olan, kısa boylu, zayıf ve çelimsiz bir kız yaşardı. O, ne Seteney Guaşe gibi bir kraliçeydi, ne de Laşin gibi kendini beğenmiş ve kibirli bir karakterdi. Ne Akuanda gibi bir cazibe merkeziydi, ne de Adiyuf gibi en ufak bir darılmada kocasını trajik bir sona gönderirdi. Ne Mezguaşe ve Çığguaşe gibi mistik doğaüstü güçleri vardı, ne de Dehenağu gibi dağda izole bir hayat yaşayıp kendini kapatırdı. Brambıhu gibi sihirle, intikamla ve kötülükle de işi olmazdı. Bedefguaşe gibi rüyalar âleminde yaşamazdı.
O, halktan biriydi. Halkın kızıydı. Feodal düzende yaşar, sabah kalkar yemeğini yer, bebekleriyle oynar, komşularına misafirliğe giderdi. Onun adı Kur idi, Azenaç’e Kur. Nam-ı diğer Meleçiphu. Hadeğel’e Askeri belki de en zorlayan karakterdi. Bğajnoko Barasbiy gibi, Bğajnoko Zavurbeç gibi, en fiyakalı ve saygın dilbilimcilerimize, folkloristlerimize kök söktüren; “Hep mecaz konuşuyor, asla düz metin kullanmıyor, şifrelerini çözemiyoruz. Anlaşıldığında dünya bu karakterin aklından keyif alacak.” dedirten; birçok şair ve yazarımıza konuşmalarının tercüme edilmesinin imkânsız olduğunu söyleten Meleçiphu’dan bahsediyorum.
Bazen mitolojilerde karşılaştığımız karakterler bize öyle derin izler bırakır ki, onları yalnızca masalsı varlıklar olarak göremeyiz. Onlar, bir şekilde içimize işler, düşüncelerimize rehberlik eder. Benim için Nart mitolojisindeki Meleçıphu tam da böyle bir karakter. Onunla tanıştığımda, küçük bir bedende devasa bir akıl saklayan bu kadın kahraman bana bir şeyi net olarak gösterdi: Zeka ve akıl her şeyden güçlüdür.
Meleçıphu, Nart mitolojisindeki diğer kadınlardan oldukça farklı. O, güzelliği, doğaüstü güçleri ya da savaşçı kimliğiyle değil, zekası, muzipliği ve mecazlarla dolu konuşmalarıyla akılda kalıyor. Mecazlar, bilmeceler, akıl oyunları... Düşünsenize, Meleçıphu ile konuşuyorsunuz ama her cümlesinde bir gizem var, bir anlamı çözmenizi bekliyor. Sıradan bir sohbet bile Meleçıphu ile bir bilmeceye dönüşebiliyor.
Onu diğerlerinden farklı kılan şey, sadece sözcük oyunları değil; yaşam felsefesi de. Meleçıphu’nun dünyasında maddi değerlerin, gösterişli eşyaların bir anlamı yok. Altın dolu bir keseye asla sığmayan bir kalp var onda. Kesesi sevgiyle dolmalı, altınla değil. Bugün bile, etrafımızda her şeyin maddiyatla ölçüldüğü bir dünyada, bu anlayış Meleçıphu’yu neredeyse çağdaş bir bilge haline getiriyor. Zamanının ötesinde bir kadın diyorum ona.
Bir de onun minyon yapısı var ki, bu beni çok düşündürür. Öyle ki Annesi bile;”aklın önde gitti bedenin iğne deliğinde kaldı. Seninle beraber doğanlar aldı yürüdü, Seni bu halde bir Nart’a nasıl eş olarak vereyim?” diyerek sanki onu küçümser. Mitolojilerde kahramanlar genellikle devasa, kaslı ve görkemli uzun boylu, endamlı olarak betimlenir. Fakat Meleçıphu kısacık, zayıf biri. Bu beni ona daha da yaklaştırdı, çünkü burada bize çok önemli bir ders veriyor: Fiziksel görünümünüz ne olursa olsun, aklınızla ve karakterinizle fark yaratabilirsiniz. Kendisinin küçüklüğüne rağmen zekası o kadar büyük ki, herkes ona saygı duyuyor, bir nevi etrafındakileri bu zekasıyla büyülüyor. Kim demiş kısa boylular güçlü olamaz diye?
Meleçıphu’nun hayatına bir de çocuk ruhu hâkim. Bebeklerle oynayan, onlarla konuşan bir kadın var karşımızda. Ama bu çocuksu taraf, onun derin zekasından hiç eksiltmiyor. Tam tersine, bence bu çocuksu yan ona saf bir bilgelik katıyor. Bu dünyayı sadece mantıkla değil, biraz da duygularımızla ve hayal gücümüzle anlamamız gerektiğini hatırlatıyor bize. Bunu düşündüğümde, kendi içimdeki o çocuk ruhunu bulduğumu fark ettim. Belki de bu yüzden onu kendime yakın gördüm. Belki de bu yüzden beni bu kadar etkiledi.Hepimiz Meleçıphu gibi biraz masum kalabilmeliyiz aslında.
Bir de aşk hikayesi var tabii. Şujey’in ona evlenme teklifi etmesi ve Meleçıphu’nun altınla dolması gereken o küçük kese sınavını koyması... Bu sahne bana her zaman şunu düşündürdü: Hayatta gerçekten neye değer veriyoruz? Zenginlik, gösterişli hediyeler mi yoksa karşılıksız bir sevgi mi? Meleçıphu’nun dünyasında sevgi, altından daha değerli. Ve bir gün herkesin bunu anlamasını bekliyor. Onun bu sınavı, ilişkilerimize ve hayattaki önceliklerimize dair çok güçlü bir mesaj veriyor.
Kocasıyla yaşadığı olay da beni çok etkiledi. "Artık seni istemiyorum bu evden en beğendiğin şeyi al, git" dediğinde Meleçıphu’nun kocasını sarhoş edip onu alıp gitmesi… Bu zekâ ve ironi dolu davranışıyla, bir kez daha “senin maddi dünyanda hiçbir şey ilgimi çekmiyor, en değerli şey sensin” mesajını veriyor. O anda Meleçıphu'nun gücünü ve zekasını bir kez daha görüyorsunuz. Hem zekasını konuşturuyor hem de kalbini.
Peki, diğer Nart kadın kahramanlarla karşılaştırıldığında Meleçıphu’yu bu kadar eşsiz kılan şey ne?
Bir kere Meleçıphu, Laşin gibi kendini beğenmiş biri değildi. Laşin, taliplerini küçümseyen, onlarla dalga geçen bir karakter olarak karşımıza çıkarken, Meleçıphu tam tersine insanları zekasıyla sınar. O, başkalarını küçümsemez; aksine, onları anlamaya ve onların da kendisini anlamasını bekler. Taliplerinin fiziksel güçlerine ya da gösterişlerine bakmaz, zekaya değer verir. Laşin her erkeğe bir kulp takarken, Meleçıphu onların akıllarını anlamaya çalışır. Yani, Meleçıphu’nun dünyasında beğenmemek ya da küçümsemek yoktur, ama zekasıyla eşit bir partner arayışı vardır.
Adiyuf ise kollarından ışık çıkaran güçlü bir kadındı. Ama bu gücü, kocasının onu küçümsemesiyle trajik bir sona ulaştı. Meleçıphu, Adiyuf gibi doğaüstü yeteneklere sahip değildi; onun ışığı, mecazlarla dolu konuşmalarında ve sevgisinde saklıydı. Adiyuf’un trajedisinde olduğu gibi, Meleçıphu da kocasına akıl oyunlarıyla meydan okurdu, ama onun için güç ya da gösteriş değil, karşılıklı anlayış ve sevgi her şeyden önemliydi. Adiyuf’un ışığı fizikseldi, Meleçıphu’nunki ise içsel bir ışıktı, zekasıyla etrafını aydınlatan bir kadın olarak öne çıkıyordu. Keskin zekası ile kocasını alt etti kendine daha çok bağladı, onu öldürmedi. İşte fark bu.
Bir de Dehenağu var tabii, dağ başında yalnız yaşayan, kendisine yaklaşan erkekleri okla öldüren güçlü kadın. Dehenağu, çevresindeki erkeklerden tamamen uzak durur, onların kendisine yaklaşmasını istemez. Bir anlamda kendini kapatır. Ama Meleçıphu öyle değil. O, insanlarla iletişim kurmayı sever, hem konuşmayı hem de anlamayı arar. Dehenağu gibi kendini dünyadan izole etmez, aksine çevresindeki insanlarla zekasıyla köprüler kurar. Bu da onu daha sosyal, daha ulaşılabilir bir figür haline getirir. Kısacası, Meleçıphu uzak durmaz; tam tersine, aklıyla herkesi etkisi altına alır.
Akuanda, güzelliğiyle tanınan ve talipleri peşinde koşturan bir karakter. O kadar güzel ki, talipleri sıraya diziliyor. Akuanda, bu güzelliğiyle toplumu büyülerken, Meleçıphu’nun dünyasında güzellik sadece bir detaydır; asıl önemli olan, karşısındaki insanın onu anlayıp anlamadığıdır. Akuanda, güzelliğiyle bir cazibe merkezi olabilir, ama Meleçıphu zekasıyla dikkat çeker. Güzellik geçici, zeka ise kalıcıdır.
Bir de doğa ile özdeşleşmiş kadın kahramanlar var: Mez Guaşe, ormanın tanrıçası ve Çığ Guaşe, ağaçların tanrıçası. Bu iki karakter, doğanın ruhunu temsil ederken, Meleçıphu doğaüstü güçlerle donatılmamıştır. Ancak onun da kendine has bir gücü vardır: İnsanların kalplerine ve zihinlerine dokunabilmek. Mez Guaşe ve Çığ Guaşe, doğayla iç içe, mistik figürlerken, Meleçıphu daha insani ve daha anlaşılabilir bir kahramandır. Onun gücü, doğanın mistik büyüsünde değil, saf zekasında ve derin sevgisindedir.
Meleçıphu diğer kadın kahramanlardan farklı bir yol seçiyor: Akıl, sevgi ve içsel bir bilgelik yolunu. Fiziksel güzellik, güç ya da doğaüstü yetenekler Meleçıphu’nun dünyasında pek de önemli değil. Onun dünyasında en değerli şey, insanlarla kurduğu zihin ve kalp bağları.
Meleçıphu’yu genel olarak düşündüğümde, onun hem masumiyeti hem de zekası, çok boyutlu derin düşünsel yapısı,stratejik düşünceleri,felsefik modern niteliği ile insanı çeken bir karakter olduğunu söyleyebilirim. Onunla sohbet etmek ve bilmecelerinin içinde kaybolmak, her gün yeni bir şey öğrenmek gibi olurdu diye düşünüyorum. Bu bakımdan, Meleçıphu modern dünyada bile kendine yer bulabilecek, zaman ötesi bir karakter gibi geliyor bana.
Onun zekaya verdiği önem, ona sapyoseksüel bir hava katarken, yaşam felsefesi de içsel değerlere yöneliyor. Kısacası, Meleçıphu’yu Nart mitolojisinde parıldayan özgün ve güçlü bir figür olarak görüyorum.
Sonuç olarak, Meleçıphu, sadece mitolojik bir karakter değil; yaşam felsefesi, aklı, sevgisi ve çocuk ruhuyla hepimize öğretecek çok şeyi olan bir kahraman. Onunla tanışmak bana, zekanın ve içsel derinliğin her zaman galip geldiğini bir kez daha hatırlattı. Bir gün herkesin altın dolu keseyi değil, sevgiyle dolu bir kalbi arayacağına inanıyorum. Meleçıphu gibi güçlü, zeki, eğlenceli, mütevazı ve sevgi dolu kadınlar, bu dünyada daima parlayacaklar.
Yine güzel bir konu, enfes bir üslup. Mitolojik kişiliklerin psikolojik tahlili, okuyucuyu geçmişten modern döneme taşımakla kalmayıp, günümüz kadın-erkek ilişkilerinde de tercihleri etkileyebilecek noktalara dikkat çekmiştir.
Bu nefis yazı bende, tarihsel ya da sıradan kişileri tahlil ustası Stefan Zweig'ın eserlerinden birini veya Fransız devriminin bedbaht kadın kahramanı Charlotte'un da anlatıldığı Galina Serebryakova'nın "Fransız Devriminde Kadınlar" kitabını okuyor hissini uyandırdı, tadını verdi. Tebrikler Kube Zeynep,
Emeğine sağlık.
Ӏэхъу зиунагъуэрэ!...!!!
15 Eylül 2024 Pazar Saat 14:53