Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Hatko Vural
TRUMP VE YENİ ROMA
10 Mart 2025 Pazartesi Saat 20:42


‘Ne yapman gerekiyorsa sen onu yap ve sonuç ne olursa olsun kabul et’’

                                                                                                               Marcus Aurelius


İki Roma tarih oldu, üçüncü Roma’yı kurmak için Bizans hanedanı Paleologoslardan prenses Sofia ile evlilik yapan III.İvan batı tarafından pek dikkate alınmadığı için olsa gerek literatüre giremedi. Adolf Hitler Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğunu nasyonal sosyalist III. Reich’i adı altında diriltmek istedi ancak o da başaramadı. Çağdaşı ve küçük ortağı İtalyan faşisti Duçe Mussolini’nin de kısa bir denemesi olmuştu, hedefine ulaşamadan ülkenin kuzeyine kaçıp küçük olsun benim olsun diyerek ‘solo cumhuriyeti’ adında bir devletçikle idare etmişti.


Roma’nın enkazı köklerini burada arayan batı için hala bir cazibe merkezi ola dursun, Romanın laneti ise tüm Roma sever liderlerin akıbetini son Roma İmparatoru Konstantin Paleologos ile benzer tükenişlere sürüklemekte. Ivan III’ün Rurik hanedanının soyu tükendi. Hitler önce intihar etti sonra cesedini yaktırdı ve Mussolini öfkeli halk tarafından yakalanarak linç edildi. 


‘’Yeniden büyük Amerika’’ sloganları eşliğinde iktidara gelen ve adeta yeni bir ‘’Pax Romana’’ kurucu imparatoru edasıyla hareket eden dahi mi yoksa zır deli mi olduğu kestirilemeyen Trump’ın ikinci dönemi başlamış bulunuyor. Kendine ideal olarak ‘’Roma Barışını’’ seçen Trump, rol-model olarak da efsanevi imparator Marcus Aurelius’u (m.s. 121-180) örnek almış olmalı. 


Ukrayna-Rus savaşını sadece bir haftada bitireceğini, akabinde Gaza’yı boşaltarak Filistin halkını Mısır veya Ürdün’e sürgüne yollayacağını söyledi. Gidenlerin yerine ‘’dünya vatandaşlarını’’ ikame edeceğini beyan ederek tam bir oryantalist bakış açısına sahip olduğunu da ilan etti. 


Trupm ‘ın kolunun uzanıp elinin değeceği dünyanın keşmekeş içinde kıvranan başka yöreleri ile de alakadar olacağını tahmin etmek zor değil. Ya da bugüne kadar dünya kamuoyunun pek dikkatini cezbetmeyen yeni yeni tumturaklı işler ve uykudaki uyuşmazlıkların canlandırıldığı farklı coğrafyalardan haberler gelmesi olasılık dâhilinde. Mesela Çin ülkesinin içindeki etnik ve dini meseleler hızla dünya gündeminin bir maddesi olabilir.  


Çabuk yol almak isteyen imparator Marcus Trump önce devletin askeri kanadı Pentagonu ve kendinden hiç haz etmeyen w.a.s.p. Amerikalılarının dizginini eline alması lazım. Asıl hedefinin büyük Amerikan rüyasının tamama erdirilmesi için tek rakip olarak gördüğü Çin’i hedef tahtasına koyarak yıpratmak ve küresel çaptan düşürmek olduğunu zaten söyledi. Şartlarını kabul ettiği takdirde otoriter Putin Rusya’sını bile bu uğurda kendine yaren yapması olası. Bu şartlar tabiidir ki Rusya’nın Amerikan malları için tam açık pazar haline gelmesi ve batılı tekâmül değerlerini –göstermelik de olsa- bünyesine kabul etmesi demektir. 


Ondan sonrası umurunda bile olmayacaktır Trump hazretlerinin. Ölümünden sonra konsül tarafından tanrılaştırılan Marcus Aurelius ‘a özenmiş diyerek büyük şahsın kemiklerini sızlatsak bile Trump’ın içine belki de birazda Napoleon’un ruhu sızmış olabilir. Ne diyordu Napoleon; Savaş ben atıma bindiğimde başlayacak! Veya daha meşhur sözü; La argent, la argent, la argent… Her iki söylemde Trump’ın iktidar şovunda fazlasıyla mevcut…


Trump, en büyük özelliği iyi bir sahne adamı ve demagog olan Alman diktatörü Hitler gibi iktidarının başında Rusya ile anlaşmayı seçti. Çin ile savaşı başladığında Rusya’nın verdiği bütün sözleri çiğnediğini ve Rus’un yaptığı anlaşmanın değerinin o anlaşmanın kâğıdın ederi kadar olduğunu görüp şaşıracaktır. 


Trump için Çin’i yalnız bırakmak üzere Rusya ile tavizkar bir anlaşma yapmak akıllıca gibi dursa da büyük devletlerin alışılmışın dışında ideolojik yaklaşımlarda bulunması ekonomik çıkarlarının daha baskın olması durumunun ortaya çıktığı doğal sonucuna götürse de bu keskin kopuşlar hem içerdeki hem de yakın periferideki batılı dost ülkelerin ideolojik olarak kemikleşmiş kitlelerinde travma etkisi yaratması da olasıdır.


Trump dostları için artık güvenilmez bir müttefik olma durumuna düşme pahasına Amerikan savunma ve dış politikasına yön çizen Brzezinsky’nin meşhur ‘santranç tahtası’ kuramını bir kenara atarak aceleci tavırlarla kendi oyununu yazıp oynamak istiyor. Belki de Trump iyi bir barışın ancak iyi bir savaştan sonra geleceğine kendini inandırmış da olabilir. 


Ve bu savaşı Roma sınırlarına dayanan yeni istilacı güç Çin’e karşı yapmak istiyor. Osmanlıya karşı kurulup geliştirilen balçık ayaklı dev Rusya’yı şimdi Çin’e karşı programlayıp kullanmayı istiyor olabilir. Ukrayna-Rusya savaşına karşı takındığı n’olcak canım öpüşün de barışın, yapacak daha önemli savaşlarımız var tarzındaki naif tutum bize bunları düşündürüyor. 


Ancak Rusların imzaladıkları anlaşmalara uymama gibi bir gelenekleri vardır, bunu da Trump’un bir yere not etmesinde fayda var. Türkiye ise geçmişinin karabasanı Rusya’ya Ukrayna işgali dolayısıyla batı tarafından uygulanan ekonomik ambargoları delerek onu hayatta tutuyor ve ölümünü geciktirerek kendi ikbalini de erteliyor. 


Bunla beraber Avrupa’da etkisi minimize olan Rusya’nın Türkiye üzerinde ve Ortadoğu-Afrika berzahında etkisi tarihe hiç olmadığı kadar artıyor. Rusya girdiği bölgelere nüfus yerleştirerek ilerliyor ve bu durum aklı başında olan herkesi rahatsız ediyor. Çünkü yüzyıllar görmüş kolonyalist Rusya, transfer ettiği kendi nüfusu bölgeyi kolonileştirmeye yetmez ise etnik mühendislik taktiği olarak yerel nüfus içerisindeki kimi farklılıkları abartıp ayrıştırarak kendine yakın gruplar yaratarak bu küçük etnik grupları etkinleştirerek ana kitleden kopartarak yerel nüfusu baskılayarak seyrekleştirir. 


Misal Kırım’ın Rusyaya ilhakı ile birlikte kitlesel askere alma yöntemi ile Tatar nüfusu %4 mertebesi düşürülmüş durumda. Onların yerine ise kolonyalist Ruslar yerleştirilmekte. Osmanlının Karadeniz’de stratejik ortağı Kırım Hanlığıydı, şimdi ise Ukrayna’dır. 


Tüm caka ve çalımına rağmen Trump bir ticaret adamı ve anlaşma insanı olduğunu da unutmamak gerekir. Hali hazırda da Amerikan diplomasisi kazan-kazan kuralı üzerine dayanır, Rusya ve diğer Asyatik sömürgeciler ise her zaman muhatabın elinde ne var ne yok hepsini ister. 


Şu an için bütün dostları ve düşmanları mide ifrazatına yol açan Trump’ın hazmı ile meşguller. Fakat yakında tüm müttefikler Marcus Trump’ın huzurunda birer birer ‘’Roma Yemini’’ etmek zorunda da kalabilir. Trump Amerikan nükleer şemsiyesi altında uzun yıllardır welfare state hayatı yaşayan Avrupa’dan artık bedel ödemesini istiyor. Birazda Avrupa’ya karşı bu restinin ardında yatan sebep ideolojik eksen kaymasının yarattığı travmayı dengelemek uğruna Amerikan halkına vadettiği abartılı refahın gerçekleşmesi için güvenlik masrafların paylaşılması.


Yani 11 Eylül saldırılarının hemen sonrasında Avrupa ve müttefik dünya ekonomilerinin Amerikan sektörlerine borsa aracılığı ile gerekli gereksiz tonlarca para akıtması gibi, yeni imparatorda müttefiklerden haracını ödemelerini istiyor. Yoksa hepinize bir şekilde bulaşırım tarzında açıklamalar yapıyor.


Ancak işler her zaman tereyağından kıl çeker gibi yürümüyor. Her ne kadar Avrupa Birliği ve uzun yıllardır ateşi közlenen ‘sosyal demokrasi teorisi’ bölgeyi pekiştirecek askeri ve siyasi bir gücü yaratamamış olsa bile hala fikri alınır bir koalisyon karması ve dev ekonomiler olarak ayakta duruyor.


AB dışına çıkan İngiltere ise Amerikan aktivasyonu olsun veya olmasın saldırgan Putin Rusya’sına karşı geliştirilen mihferde ikircikli Trump siyasetinin rakibi konumunda. Avrupa, yağmacı Rusya’ya karşı İngiltere ekseninde kuzeyli diğer Baltık ve Nato devletlerinin de teşvikiyle birleşerek güvenlik sorunlarını halledebilecek, batılı değerleri savuna bilecek güce sahipler.


Neticede 20 Şubat 2014’den beri gerek Rus kışkırtması ayrılıkçı yerel teröristler yoluyla gerekse 24 Şubat 2022 den beri egemenliği altında tuttuğu sömürge bölgelerinin bayrakları altında topladığı militanları ile takviye edilen resmi işgal ordusuyla apaçık Ukrayna ile savaşan Rusya’nın örgütlü modern devletlere konvansiyonel bir tehdit olamayacağı ortaya çıkmış bulunuyor. Ayda dört-beş tank ve ancak iki-üç uçak üretebilecek düşük askeri üretim kapasitesi ile Rusya, Avrupa’ya rakip olabilecek verimlilikte değildir artık. Teknolojik gelişmişlik olarak çoktan sınıfta kaldığı herkesin malumu. 


İngiltere’nin Ukrayna muhafızlarına verdiği iki Strom Shadow füzesi ile Karadeniz donanmasının amiral gemisini kaybeden Rusya dünyaya madara oldu. Avrupa ise, örneğin Çin menşeli elektrikli araçlar yüzünden pazar kaybı yaşadığı söylenen BMV ve Mercedes gibi Alman sanayi devlerinin sivil üretim kapasitesini kısa bir süre içinde silah sanayine kaydıracaktır. Ki firmaların altyapıları buna uygun ve bu tarz üretim geçmişleri tarihlerinde vardır. 


Avrupa kendini sağlama alabilir ancak Trump’ın politikalarına Ortadoğu’da karşı koyabilecek bir babayiğit henüz ufukta gözükmüyor. Yanı sıra Arap Baharının hemen öncesinde doğu Akdeniz’de keşif olunan büyük maden yataklarının gelirinden azıcık da olsa pay kapma hevesi bütün Filistin davasının sonu olabilir. Trajik olanı Yahudi tarihini yaratan dini menkıbelerde ‘’çöle sürülme’’ hikâyesinin fundamentalist Yahudiler tarafından toprakların gerçek sahibi masum bir halka dayatılmasıdır. Roma’nın nüfus politikaları bu konuda yeterince veri sağlamakta. Misal ermeni halkının Kapadaokya-Klikya bölgesine sevki gibi güvenlik, ekonomik gelişim vesaire sebeplerle Romanın toplu nüfus kaydırmaları yaptığı bilinmekte. Trump bu noktada da tarihi referans olarak kullanabilir


Trump ve yeni dış politika ayrımında yarattığı popülist idarecileri yol yordam bilen bir devlet adamlarından çok Hollywood fenomeni kovboylar gibi konuşuyorlar. Dünyanın en büyük ekonomisini ve en büyük askeri gücünü tam anlamıyla tahakkümleri altına almalarına az bir süre kaldı. Roma, Hristiyan batı dünyasının evrensel miti, Evangelistler içinse bin yıllar sürecek ve cennetin krallığından önce altın çağın ihyası anlamını taşıyor. 


Bu imgelemin kitle dimağındaki ateşleyicisi Trump’ın kendisi de iyi bir Hristiyan ve Yahudi ideolojisine bağlı bir kişilik. Bu duruş onu Amerikan rüyasının kahramanı olmak yerine ikinci bir ‘’führer’’ faciasının baş aktörü de yapabilir. Kutsal Roma veya Hollywood tarzı kahramanlar çağı hayali ikinci dünya savaşının büyük acıları üzerine bina edilen sosyal demokrat Avrupa kimliğinde geçerliliğini koruyan akılcılığa aykırı mülhem bir fantezi mertebesinde. 


Belirsizlik, tahmin edilemezlik delilerin de dâhilerinde belirgin tanımlayıcı işaretleri. Her çeşit savaşı kazandım diyebilmek ancak kazanımları elde tutabilecek istikrarı kurup yaratmakla mümkün. Dünya tarihi bu günlere bakıp da sarı adam delidir ne yapsa yeridir dünyayı ateşe verdi mi diyecek yoksa dahi bir adamın Pax Romana ile mavi küreye yeni bir yön ve hayat verdiğini mi not edecek, başlıktaki vecizenin önerdiği gibi hareket eden başkan Trump, Kennedy gibi kör kurşuna kurban mı gidecek yoksa heykeli meydanları süsleyecek yeni bir tanrı kral Marcus Aurelius olarak mı doğacak hep birlikte yaşayıp göreceğiz.


Müslüman Çerkeslerin ve tüm İslam aleminin kutsal Ramazan ayı mübarek olsun.


Bu yazı toplam 2622 defa okundu.





Semih Akgün

Trump öngörülemez bir karakter. Bu Rusya içinde geçerli. Yani Putin bunu da biliyor. Yani öngörülemez olduğunu öngörebiliyor.

Derin Rusya; kuşkusuz ülke için akıllı, soğukkanlı ve kararlı bir
lider hazırlıyordu.
Derin Rusya etik olduğu tartışılabilir ancak kendi çıkarlarına uygun pek çok adımlar atan bir lider çıkartmıştı. Ta ki Ukrayna işgaline kadar.
Oranın bir çıkmaz sokak olduğunu bilemedi.
Her "Tartışılmaz Lider" gibi hatası, emperyal iştahının kabarık olması ve oburluğun kusturucu etkisini görmemesi.

Bu tür kişilikler nerede duracağını bilirse müthiş başarılı sonuçlara imza atar.
Trump ile Putin'i bir araya getirecek sebep bu olabilir. Yani ufukta ABD - Rusya barışı olasılığı varsa bundandır.

Durum henüz çok bilinmeyenli denklem gibi duruyor. Ukrayna ise anahtar.
Orayı aşabilirlerse iki lider birden hanelerine başarılar koyabilirler.Yaşayıp göreceğiz.

Trump'dan daha fazla Putin daha da öngörülemez duruyor.

13 Mart 2025 Perşembe Saat 08:41
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net