





Bilimsel çalışmalar, büyükbabalar ve büyükanneler ile yakın ilişki içerisinde yetişen çocukların % 30 oranında az depresyon, daha yüksek bir empati ve daha düşük stres hormon düzeylerine sahip olduğunu göstermekte..
Çerkeslerde baba ile oğul arasındaki ilişkiler görünüşte oldukça mesafeli dururken, dede ile torun arasındaki ise tam tersine çok sıcak ve yakın olur. Kültürel / Dilsel aktarımda her zaman önemli olan bu yapı, çağımızda, şehirleşme ve çekirdek aile ile birlikte büyük ölçüde bozulmuş ve bu da özellikle çerkesler için telafisi zor bir durum oluşturmuştur.
Baba tarafından dedemle bebeklik, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda beraber olup odasında, gedıgu’nun ( kürk ) altında uzun süreler uyuma şansı elde etmiş olmama karşın, ben bir yaşında iken vefat eden anne tarafımdan dedemi maalesef tanıma fırsatı bulamadım. Annemin ve teyzelerimin anlattıklarından bende ona dair bir fikir oluşmuştu ama genede nasıl biriydi diye sürekli merak ederdim.
“ İnce, uzun boylu bir adamdı. Gezmeyi, yemekli sofraları ve her çerkes gibi misafir ağırlamayı çok severdi. Koyun kuzu keser, sık sık Gürün’e gidip meyve sebze getirir, bu şekilde evin sürekli tedarikli olmasına dikkat ederdi. Müstakil bir haşeş ile birlikte, ayrıca akraba ve kadın misafirlerin ağırladığı evin içinde ayrı bir oda ( leğune ley ) her zaman temiz ve hazır tutulurdu. Evimiz köyün giriş tarafında olduğu içinde haşeşimizde yolcu, tanıdık tanımadık misafirler hiç eksik olmaz, gelen gidenle hep dolu olurdu..” diye anlatırlardı onu, annem ve teyzelerim..
Yaklaşık 70 yıl sonra, Maraşlı köyünden dedem Gerıge Nuri’nin çekilmiş siyah beyaz eski bir fotoğrafı elime geçti. Görünümü hayal ettiğime çok benziyor ve şimdi onu anlatılanların içine daha iyi yerleştirebiliyorum..
Dilsel ve kültürel aktarım zincirinin önemli halkalarından biri de büyükannelerimiz ve büyükbabalarımızdı. Günümüzde bu halka eksilmiş bir vaziyette..Bu halkayı ne ile dolduracağız? Bu mümkün mü? Cevaplanması zor bir soru..
Gerıge Nuri, 1958.. Maraşlı..

