Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Kube Zeynep Şen İlçin
Sanatçının Mit Seçimi Üzerine Bir Okuma: Dışek Murat’ın Kozmik Hafızası
15 Kasım 2025 Cumartesi Saat 22:05

Bir sanatçının seçtiği mitler, aslında onun kendine seçtiği aynalardır. Dışek Murat'ın son sergisindeki işlerine bakınca bu ayna çok derin bir geçmişe uzanıyor. O, Çerkes kimliğini Sümer mitleri ile mi anlatıyor? Bu seçim yalnızca estetik bir ilgiden mi doğuyor, yoksa daha köklü, daha sezgisel bir çağrının cevabı mı?


Dışek Murat'ın “Ailenin Işığı” sergisinde karşılaştığımız Nammu, Inanna, Enlil, Tiamat, Eridu gibi adlar, Mezopotamya’nın en eski tanrı ve mitlerinden geliyor. Bu isimlerin her biri, insanlığın “ilk dili”ne ait. Yaratılışın suyla başladığı, ışığın karanlıktan doğduğu, tanrıçaların gökyüzünü doğurduğu o ilk çağın diline… 


Bu evren, Dışek'in tuvalinde yalnızca tarihsel bir ilgi nesnesi değil; bir tür hafıza mekânı haline geliyor. Çünkü Çerkes kültüründe de, benzer bir yaratılış hafızası saklıdır. Su, toprak, ışık, anne figürü… Hepsi Adige mitlerinde de kutsal bir bütünlük içinde yaşar,önemlidir.Bu benzerlik, sanatçının seçiminde tesadüf değil; bilinçli bir paralel kurma arzusu gibi görünüyor.


Sümer’in Nammu’su, Inanna’nın çok yönlü doğası savaşçı, bilge,  Adige kadın kahramanlarının çoğunda yankı bulur.


Dışek Murat'ın Sümer mitlerine bakışı, kültürel bir kaçış değil, kökene farklı bir kapıdan giriştir belki de. Ancak bu mit seçimi yalnızca arkeolojik veya kültürel bir okuma değildir; aynı zamanda kişisel bir yolculuktur. 


Serginin adı “Ailenin Işığı” bu bile onun mitleri kişisel bir düzlemde içselleştirdiğini gösterir. Her tanrı, her sembol aslında bir aile üyesi gibi; kimisi bilge baba (Enki), kimisi koruyucu anne (Nammu), kimisi sorgulayan evlat (Gılgamış). Bu figürlerin hepsi Dışek Murat'ın zihninde yeniden doğar; mitler onun için artık “geçmişe ait hikâyeler” değil, bugünün insanını anlamanın kadim kodlarıdır.


Burada bir başka boyut, Sümer–Hatti–Kafkas bağlantısıdır.


Hattiler, MÖ 3. binyılda Anadolu’da (özellikle Kuzeydoğu ve Orta Anadolu) yaşayan yerli bir halktı. Başkentleri Hattuşa (sonradan Hititler’in başkenti) ve çevresi idi. Tarım, hayvancılık, metalürji ve erken dinî ritüelleri geliştirmişlerdi. Yazılı kaynakları yoktu, ancak Mitanni ve Hitit belgelerinde adları geçer.


Sümerler, MÖ 4. binyılın sonları – 3. binyıl başları arasında Mezopotamya’da şehir devletleri kurmuştu. Yazıyı bulan, şehirleşen ve devlet sistemleri kuran ilk halklardan biridir. Sümerce izole bir dil olarak bilinir; Hint-Avrupa ya da Sami dilleriyle doğrudan akrabalığı yoktur.


Bazı araştırmalar, Sümerlerin atalarının bir kısmının Kafkas veya Hattiler kökenli olabileceğini öne sürer.


Örneğin, Kiş şehrinde bulunan bir Sümer bireyi üzerine yapılan DNA analizinde baba hattının Hatti/Kafkas kökenli çıktığı rapor edilmiştir. Bu, Sümer toplumunda göçler ve genetik karışımlar olduğunu düşündürür.


Kültürel ve mitolojik izler açısından Hattiler ve Sümerler arasında bazı benzerlikler görülebilir. “Nammu” ve “Enlil” gibi Sümer tanrılarının figürleri, Hattiler’in ve Anadolu’nun eski kültürel motifleriyle paralellik gösterir. Dairesel ve geometrik semboller, hem Anadolu hem Mezopotamya kültürlerinde kutsal anlam taşır. 


Dilbilimsel olarak da bazı araştırmalar, Sümerce ile Sino-Kafkas (Çerkes-Adıge) dilleri arasında olası bağlantılar olduğunu öne sürer; bu doğrudan bir akrabalık değil, uzun dönemli kültürel temas ve sözcük alışverişi olasılığına işaret eder.


Murat’ın eserlerinde kullandığı geometrik semboller ve ritüel motifler, Hattiler’in takvim ve dini işaretleri ile Sümer sembollerini birleştirir ve Sümer–Hatti–Kafkas kültürleri arasındaki kadim sürekliliği görselleştirir.


Dairesel formlar, zamanın döngüsünü, evrensel bir ritmi ve aile bağlarının sürekliliğini anlatır. Üçgenler ise eril ve dişil enerjiyi, doğum ve yaratılışı simgeler. Bu semboller, hem kadim ritüelin izini taşır hem de kişisel ve kolektif hafızayı aynı anda yansıtır.


Bir başka açıdan bakarsak, bu mit seçimi diaspora bilincinin bir ifadesidir. Çerkes bir sanatçının Sümer–Mezopotamya–Hitit mitlerine başvurması, kimliğini evrensel bir dilde anlatma ihtiyacını da taşır. Çünkü Sümer sembolleri, Batı sanat dünyasının tanıdığı bir simgesel evrendir. Dışek bu dili alır, içine kendi halkının sessiz hafızasını, sürgününü, yeniden var olma çabasını yerleştirir. Böylece tabloları hem bir dil çevirisi hem de ruh tercümesi haline gelir.


Dışek Murat'ın mit seçimi, sonuçta bir kök arayışıdır — ama bu kök, yalnızca etnik ya da tarihsel değil, insan olmanın köküdür. O, tanrıların hikâyelerinde kendi halkının sesini, kendi ailesinin gölgesini, kendi çocukluğunun sessizliğini bulur. Bu yüzden onun mitleri soğuk arkeolojik simgeler değil; yaşayan, soluyan, dua eden imgelerdir. 


Belki de Dışek, mitleri seçmiyor aslında; mitler onu çağırıyor. Çünkü her sanatçı, bir noktada kendi kökeninin sesine kulak verir. Ve Dışek Murat resimlerinde o ses, uzak O ninni, suyla başlıyor, ışıkla bitiyor. Tıpkı “Ailenin Işığı” gibi....

şunu diyen bir yazı 'Кабардино-Балкарское отделение BTOO «CoIO3 художников России> Арт-отель <<Гранд-Кавказ>) Арт-отельы

Sanat olabilir

yazı görseli olabilir

Bir yazı illüstrasyonu olabilir


Bu yazı toplam 1685 defa okundu.





Bu yazıya yorum eklenmemiştir.
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net