








Muhittin abi açıklamasında neyi açıklamış ben anlamadım doğrusu.
TV Söylediklerini tekrar etmiş daha uygun cümlelerle. Okuyan ve çekimleri yeniden izleyen rahatlıkla görür. WUZINŞAV
Vakıf başkanımız Muhittin Ünal’ın herhangi bir sosyal medya hesabı yoktur. Bir süredir ağır bir gribal enfeksiyon nedeniyle tedavi görmektedir. Değerli büyüğümüzün yaşanan bu tartışmalardan yakın arkadaşları aracılığı ile gecikmeli olarak haberi olmuştur.
Kendi araştırmaları yanında, “Kafkas Araştırma Enstitüsü” ile “Kafkas Kültür Müzesi” kurma ve tez çalışması yapan gençlere yardımcı olmayı yaşam tarzı edinmiş olan ve iş yeri ortamımızın, sağlığı bakımından da uygun olmadığını bildiğimiz sayın Ünal’ın gönderdiği cevabi açıklama aşağıdadır. Kamuoyuna ve ilgililerin bilgisine saygıyla sunulur.
Murat Duman
(Vakıf Müdürü)
ZORUNLU BİR AÇIKLAMA
Soysal medya kullanıcısı değilim. Televizyon kültürüm de sıfıra yakındır. Bir süredir önceden başladığım çalışmalarımı tamamlamaya uğraşıyorum. Başlangıçta ayakta atlatacağımı zannederek yeterince ciddiye almadığım grip vakası ağır bir şekle dönüştüğü için 13 gündür de evde yatarak tedavi görüyorum. Durumumu yakından bilen bazı arkadaşlarım Kanal-B televizyonunda yayınlanan Çerkesler konulu bir belgeselde kullanmış olduğum bir cümleden kaynaklı olarak Sosyal Medyada karşılıklı ithamlaşmalar ve tartışmalar gördükleri için çok üzgün olduklarını söylediler. Aktardıkları ve iki sayfayı bile doldurmayacak alıntı örneklerini okudum. Böyle bir tartışmaya malzeme edilmiş olmaktan ve bu vesile ile başka insanlara da hakaret edildiğini duymuş olmaktan dolayı cidden üzgünüm.
Her şeyden önce bu belgeselde kullanılan bana ait bölümler bu program ile alakalı bir çekim olmayıp, iki ayrı çekimden (Kafdav ve KafdavYayınları + Kurtuluş Savaşında Çerkesler) alıntılanıp montajı yapılmıştır.
Çekim öncesinde, Kuzey Kafkasya’daki, idari yapıların Türkiye-Ürdün-Suriye gibi ülkelerdeki birey vatandaşlar olarak yaşayışımızdan çok farklı olduğunu anlatınca anlattıklarım yapımcılara ilginç geldi. Ben de kayıt esnasında bu farklı durumu bir iki cümleyle belirtmeye çalıştım.
Kafdav Araştırma Merkezinde; yirmi bin adet basılı ve dijital materyal ve otuz yedi binden fazla Osmanlı Arşiv belgesi mevcuttur. Türkiye’de yayınlanmış ve içinde bir sayfa bile olsa Çerkesleri ilgilendiren bir bölüm varsa o eseri arşivimize alıyoruz. Arşivlenen onca materyalin ilgili bölümleri dikkatle okunduğunda 153 yıldır içinde yaşadığımız halka kendimizi yeterince tanıtamamış olduğumuzu görürsünüz. O nedenle televizyon programı imkanı doğunca da önceliğimizi, kendi toplumumuzdan ziyade beraber yaşadığımız ve bizi yeterince tanımayan toplumları bilgilendirmeye veriyoruz. Bu iki çekimde de öyle oldu.
Bahse konu belgeselde bana ait olan tartışmalı cümleyi kurarken ki samimi irademe gelince, belki yeteri açıklıkla ifade edememiş olabilirim ama gerçek iradem şuydu: “Kuzey Kafkasya’dan sürülüp Osmanlı topraklarına gelen farklı dilli ve farklı kökenli insanlar “Çerkes” üst kimliği altında yaşayan bireyler olarak günümüze kadar var ola geldik.(Abhaz, Adige, Çeçen, Karaçay, Oset, Dağıstanlı ayırımı yapmaksızın bireyler olarak bir arada yaşaya geldik) Kuzey Kafkasya’ya yolunuz düşerse orada Çerkesleri, buradaki anlamıyla bulamazsınız. Zira, orada bireyler değil o bireylerin kendi boy adları ile kurdukları Cumhuriyetleri vardır.” dedikten sonra örnek olarak 4-5 Cumhuriyetin ve halkının adını saydım. Bu cümledeki “Çerkes” sözcüğünü de Osmanlıdan beri tüm Kuzey Kafkasyalılar için kullanıldığı anlamıyla kullandım. İlaveten ayrı ayrı Cumhuriyetlere sahip olduğumuzu öne çıkarmak istedim. Orada, “Adige” anlamıyla “Çerkes” yoktur demem için aklımı yitirmiş olmam gerekir. Şükür ki, henüz aklım başımdadır.
Kabardeyler + Besleneyler ve Mozdok Adigeleri’nin Adige Cumhuriyetinde, Şapsığ’da, Krasnodar’da yaşayan Adigelerle aynı halk olduğunu benim halkım zaten biliyor. O detaya girmedim. Mesajınız sizin dışınızdakilere yönelikse, detaylara inmeden en kısa şekliyle mesajınızı verirsiniz. Benim yapmaya çalıştığım da buydu.
Çerkesya ideali ise çok farklı ve önemli bir konudur. 19-20 Mayıs 1991’de Nalçik kentinde DÇB kurulurken Kaf-Kur temsilcisiydim. Kuruluşun isminde “Çerkes “kelimesinin yer alması için 8 kişilik ekip olarak özel bir mücadele verildi. İlk iki Genel Başkan Kalmuk Yura ve Şhalaho Abu’yu yakından tanıma, dinleme ve konuşma imkânım oldu. Boris Akbaş ve Nohuş Zavurbiy döneminde de 9 yılda yapılan Başkanlar Kurulu toplantılarının çoğunluğuna ve Genel Kurullara katıldım. O günlerden beri konuyu, hedefi ve hedefe götürecek alt yapı hazırlıklarının neler olması gerektiğini biliyorum. 2006’ dan sonraki DÇB çalışmaları ile ilgili yeterli bilgiye sahip değilim. Zira, o tarihten itibaren tüm mesaimi Kafdav’a ayırmış bulunuyorum.
Beni, dileyen dilediği kadar eleştirebilir. O nedenle kırılmam da, darılmam da. Ama lütfen; farklı görüşlerde olsanız bile yine de hitaplarınızda birbirinize saygıyı elden bırakmayınız.
Özellikle çocuklara, akranlarınıza, bayanlara, yaşlı insanlara hitap ederken, daha bir dikkatli olmak, geleneksel yaşamımızın bir gereği değil midir?
Bir cümlenin ne maksatla söylendiğini araştırmadan, sorup aslını öğrenmeden provokatör ya da bölücü gibi yaftaları kolayca yapıştırmak sizlere etik bir davranış ya da geleneklerimize uygun bir davranış biçimi olarak gözüküyor mu? Hiç sanmam. O nedenle beni hedefine koyanlar hiç yorulmasınlar benden bir provokatör de yaratamazlar, işbirlikçi de…
Eleştiriye açık olmak başkadır. Hakarete varacak söz söylemek ise çok daha başkadır. Türklerin güzel bir atasözü vardır; “Kem (kötü) söz sahibine aittir.”diye.
Son olarak söyleyeceğim şey şudur: Halkımızın, derneklerimizin, federasyonlarımızın ve vakıflarımızın ayrışmaya, kamplaşmaya değil, hemen yarından tezi yok, farklılıklarını koruyarak birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerine dünden daha çok yarın için ihtiyaç vardır. Ancak, o sayede ulusal sorunlarımıza çözüm üretebiliriz. “Çerkesya” meselesi de uzun soluklu bir strateji dahilinde çalışılması gereken o sorunlardan biridir.
Selamlar, saygılar.
Muhittin ÜNAL
22.12.2017
Bu yaşımda fevkalade yeni bilgiler öğreniyorum genç kardeşlerimden. Hiç de gocunmuyorum hakikati konuşmam gerekirse. Sağolunuz.
19 Aralık 2017 Salı Saat 18:05